top of page

Selçuk Artut ve Alp Tuğan'dan Yeni Albüm: W.A.R


Fotoğraf: Murat Durusoy

Görsel-işitsel deneyim ikilisi RAW, yeni albümleri W.A.R’da (diğer adıyla We Are RAW) deneysel algoritmik canlı kodlama yöntemleriyle gürültüyü ustaca estetize ediyor. Selçuk ARTUT ve Alp Tuğan, büyüleyici performanslarında, gerçek zamanlı olarak özel kodlanmış algoritmalar tarafından yönlendirilen, aksaklıklı, öngörülemeyen ses dokularından oluşan bir kakofoniyi kusursuz bir şekilde bir araya getiriyor.


W.A.R albümü, gürültüyü estetize ederek ve canlı kodlama yöntemleri kullanarak deneysel bir ses deneyimi sunuyor. Bu projenin başlamasının arkasındaki ilham kaynaklarından bahsedebilir misiniz ve bu farklı yaklaşımı nasıl geliştirdiniz?

Canlı kodlamayla ses ve görsel üretimi 2000’lerin başında ortaya çıkan deneysel bir performans biçimi aslında. Zaman içinde akademi ve yeraltı kültürü çevrelerinde kendini göstermeye başlıyor. Biz ise canlı kodlamaya ilk defa 2013 yılında İstanbul’da düzenlenen ISEA konferansının açılış partisinde tanık olmuştuk. Uzun süredir de kodlamayı yaratıcı bir unsur olarak bireysel projelerimizde kullanmaktaydık. Kolları sıvayarak, RAW’u oluşturma fikrine varmamız ise 2015 yılında Sırbistan’da izleyici olarak katıldığımız Resonate isimli bir medya festivali sonrası oldu. Etkinlikte canlı kodlama alanının öncülerinden birisi olan Alex McLean’in sunumunu izlerken bir anda “biz neden yapmıyoruz?” sorusuyla tüm hikaye başladı diyebiliriz.


İkimiz de geçmişte müzikle profesyonel olarak uğraşan, müziği hayatının önemli bir yerine koyan kişileriz. Birbirimize de sürekli müzik dinleten ve bu anlamda karşılıklı beslenim sağlayan bir ekibiz. Ortak zevklerden yola çıktığımız için de RAW’un görsel ve işitsel dünyasını hayal etmemiz çok zor olmadı. Sonrası bizim yoğun çalışmalarımız ve uğraşlarımız neticesinde gelişti elbette. Konvansiyonel bir elektronik müzik grubu olmadığımızı söylememiz gerekir, bu yüzden gürültü, rastlantısallık gibi içerikler deneyselliğimizi tanımlayan ilham kaynakları haline dönüştüler. İlk konserimiz 2016 yılında Akbank Sanat’taki Monochrome sergisi kapsamında gerçekleşti. Konser salonu hınca hınç dolduğu için, ekstra bir salona eş zamanlı görüntülü canlı yayın yapıldı. Buna rağmen hala içeri giremeyenler oldu. Bu başlangıç bizim için oldukça önemli bir mesajdı.



RAW'un müzik ve görsel sanat alanlarındaki geleneksel kavramlara nasıl meydan okuduğunu düşünüyorsunuz? Canlı performanslarda sınırları zorlama hedefinizin sonuçları neler?

Geleneksel kavramlara ve pratiklere meydan okumaktan ziyade onlardan ilham alarak teknolojinin bize sağladığı araçların sınırlarını zorluyoruz. Örneğin; 18 yy’da kullanılan desen oluşturma tekniklerini geliştirdiğimiz görsel üreten yazılıma adapte ederek analog yöntemlerle elde edilmesi mümkün olmayan görsel örüntüler elde edebiliyoruz. Ya da bir insanın fiziksel kapasitesini aşacak şekilde bir gitar telinin çıkardığı sesi tekrar ederek bambaşka ifade biçimleri elde edebiliyoruz. Bunu yapmakta da büyük keyif alıyoruz. Deneyseliğe açık olduğumuz için oluşabilecek tüm sürprizleri de sahiplenmek istiyoruz. Kimi zaman performanslarımız, bilgisayarlarımızın sahnede o anda oluşturduğumuz karmaşık algoritmaların gereksinimini karşılayacak işlemci gücünün sınırlarına ulaştıkları için kontrolsüz “glitch”ten başka bir ses çıkaramayacağı hale geldiği durumlarda dahi bitebiliyor.


 

“RAW aslında günümüz teknolojisinin sınırlarına meydan okuyor. Bu durum bir performans grubu için bir risk olsa da bizim için sınırlarını ön göremediğimiz fakat denemekten çekinmediğimiz bir ifade biçimi halini alıyor.”


 


Albümdeki performanslarınızda, izleyiciyi bir algoritmik kaos ve yapılandırılmış yaratıcılığın karmaşık etkileşimiyle nasıl bir yolculuğa çıkarmayı hedefliyorsunuz?

Canlı performanslara başlamadan önce aramızda nasıl bir aura oluşturmak istediğimiz konusunda konuşuyor oluyoruz. Konserlerde şarkı çalmak aslında yaptığımız işin doğaçlamaya açık olan karakteri ile çelişiyor olsa da belli bir yapıyı inşa etmek için şarkı formatını kullanıyor oluyoruz. Ardından bu şarkılar başka biçimlere dönüşebiliyor. Bir şarkıda yer alan bir ses kümesi bir sonraki kompozisyonun parçası olabiliyor. Başı sonu olan küçük hikayelerden ziyade RAW sahnede bir deneyim yaratmayı ve izleyiciyi de bu deneyimin ortak bir parçası haline getirmeyi hedefliyor. İzleyici üzerinde bırakmak istediğimiz etki tam da bu kaos ve karmaşıklığın, aslında kendi içinde nasıl bir bütünlük sağladığını hissettirebilmek. Bizi izlemeye gelenlerin, görsel ve işitsel anlamda kapsayıcı bir yolculuğa çıkacaklarını bilmelerini istiyoruz.



Bize biraz yaratım sürecinden bahsedebilir misiniz? Deneysel algoritmaları kullanarak müziği ve görselleri birleştirirken, sıradışı ses dokularını ve görsel estetiği nasıl bir araya getirdiniz?

Fikirsel anlamda kimi zaman birimiz bir fikir getiriyor diğeri de o fikre dahil oluyor. Kimi zaman ise atölyemizde prova sırasında doğaçlama yaparken bir fikir çekiyoruz aradan ve onun üzerine gidiyoruz. Ses kayıt cihazlarına kaydetmiş olduğumuz doğal sesler, geleneksel enstrümanlardan elde ettiğimiz akustik sesler, ya da tamamen sayısal ortamda programlamış olduğumuz ses sentezleyicilerle ürettiğimiz sesler de üretimimizin bir parçası haline gelebiliyor. Görsel tarafta ise daha önceden geliştirdiğimiz ya da özel olarak bir fikir için ürettiğimiz malzemeleri performanslarımıza entegre ediyoruz. Konserlerde görselleri sunmak için uzun süredir üzerinde çalıştığımız bize özel bir yazılım var. Bu yazılım canlı olarak üretilen seslerin frekans aralıklarını analiz ediliyor ve görsellerdeki belirli parametreleri kurguladığımız ilişkilere dayanarak değiştiriyor. Bu da bize sonsuz olasılıkta çıktılar üretiyor. Bir performansta izlediğiniz görsel ya da ses bir öncekinden biçimsel anlamda farklılaşıyor. Yazılım altyapısı değişmese bile anlık üretilen sesler, görsellerin nasıl davranacağına karar veriyor gibi düşünebilirsiniz. Biçimsel bağlamda ürettiğimiz ses estetiği ile birlikte hareket edebilen bir görsel tasarım sunuyoruz. Kimi zaman kaotik kimi zaman düzenli diyebileceğimiz bir dünyayı ses ve görüntü uyumunun dengesini koruyarak izleyicilere sunuyoruz diyebiliriz.


Gelecek için heyecanlı mısınız? RAW'un gelecekteki yaratıcı hedefleri neler?

Elbette heyecanlıyız, müzik üretmek önüne geçemediğimiz bir uğraş bizim için. Bunca özveri gerektiren çabanın neticesinde yaptığımız müziğin doğru kitlelere ulaşabilmesini arzu ediyoruz. Albüm yayınlamak yaygınlaşmaya büyük ölçüde yardımcı olsa da bizim tabiki en çok yapmak istediğimiz şey konser vermek ve kelimenin tam anlamıyla kulaktan kulağa yayılabilmek. Pandemi öncesinde Tokyo, Berlin, Viyana, Londra, Belgrad gibi şehirlerde konser verme şansımız oldu. Ardından dünyada ve ülkemizde meydana gelen olumsuz gelişmelerden biz de çok ciddi biçimde etkilendik. Herşey bir yana bir süre müzik dahi yapamaz hale geldik. Şimdi o günler geride kalmak üzere. Bu albümün RAW’un kariyerindeki yerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Umarız daha fazla konser verme ve izleyicilerle buluşma şansımız olur. RAW’un müzikten öte aynı zamanda bir de sanatçı karakteri var. Geçmişte çeşitli etkinliklerde sanatsal yerleştirmeler yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Yaratıcılığımızı sınırlandırmadan üretkenliğimizi devam ettirebilmek gelecekteki hedeflerimizin en başında geliyor.





 

RAW

RAW, deneysel Görsel İşitsel Performanslar hazırlayan Selçuk ARTUT ve Alp Tuğan’dan oluşan avangart bir canlı kodlama ikilisidir. Gösterileri, önceden programlanmış etkileşimli görsel öğelerin yanı sıra, ses kompozisyonlarını şekillendirmek için anında, doğaçlama canlı kodlamayı da içermektedir. Berlin, Tokyo, Londra, Helsinki, İstanbul, Viyana, Belgrad gibi birçok farklı şehirde çeşitli Elektronik Müzik ve Medya etkinliklerinde sahne alan RAW, tepe kameraları ve büyük ekranlarda yansıtılan kod görünümleri ile sahnede üretilmekte olan işitsel ve görsel performansı gözler önüne sunmaktadır. Ortaya çıkan görsel ve işitsel deneyim, doğaçlama biçimleri yapısında gürültü, elektronik, tekno, minimal ve ambient estetik anlayışları arasında dolaşmaktadır. Farklı türleri kusursuz bir şekilde harmanlama ve ses deneyleri yapma yetenekleri, onlara hem müzik tutkunları hem de eleştirmenler tarafından özel bir takipçi kitlesi kazandırdı. RAW’ın performansları, bilinen elektronik müziğin sınırlarını zorlayarak izleyicileri için benzersiz ve büyüleyici bir deneyim yaratmasıyla biliniyor.


bottom of page