Olafur Eliasson’un Doha’nın kuzeyinde yer alan engebeli bir çöl arazisindeki yeni enstalasyonu “shadows travelling on the sea of the day" aynalar ve halkalar aracılığıyla optik illüzyon yaratıyor. Sanatçı bahsettiği bu seyahati, araçlarıyla seyir halinde olan izleyicilerin görüş alanında konumlandıkları için heykellere uzaktan bir göz atma imkanı veren bir yolculuk olarak tanımlıyor. Eliasson, izleyicilerin araçlarından inip araziye adım attıklarında, kumun içinden geçerek sanat eserlerine bir belirsizlik duygusuyla yaklaşmalarını umuyor.
Olafur'un insan algısı ve doğal dünya arasındaki etkileşime dair uzun süredir devam eden araştırmalarının devamı niteliğindeki enstalasyonda, izleyicilerin yukarı baktıklarında aslında aşağı baktıklarını fark etmelerini istiyor. Heykelsi halkalar izleyicilerin üzerlerinde belirdikçe, bu his uzun süre oyalanmak için güçlü bir arzuya dönüşüyor. Uçsuz bucaksız ve kumlu manzaraya çöl bitkileri, hayvan izleri ve kaya oluşumları eşlik ediyor. Bu alan izleyicileri her yönden kilometrelerce çevreliyor. Eliasson bu durumu “ufkun parıldayan çizgisi sanat eserinin dış sınırıdır” argümanıyla güçlendiriyor.
Ziyaretçilerin çevrelerindeki kurulum algılarını güçlendirirken çevrede var olanlar bir şekilde birbirleriyle temasa geçiyor. Şimdiki zamanda yaşayıp, anı içlerine çekiyorlar, gürültüyü bastırmaya ve doğanın içinde olmaya davet ediliyorlar; hatta teşvik ediliyorlar. Üstlerinde ve altlarındaki kum, insan yapımı alanlardan uzakta, doğal bir alana fırlatılmış olduklarını bildirmek için adeta onları sarıyor. Aynalar aracılığıyla diğer izleyicilerin yansıması yansıtılıyor; birbirlerinin alanı keşfetmesini izliyorlar, başkalarının birbirlerine bakışlarına, gülümsemelerine tanık oluyorlar, belki de baktıkları kişi olup olmadıklarını test etmek için kollarını sallıyorlar.
Sanatçı, izleyicilerini heykelsi unsurlarının ortaya çıkışına yavaşça bakmaya davet ediyor. Zaman ayırdıklarında ve sabrettiklerinde, sanatçının çağrıştırmaya çalıştığı etkileri, aynaların kısmi olanı birbirine bağladığını ve mükemmelleştirdiğini fark edebilirler. Eliasson, izleyicilerin kumlu arazide dolaşırken, heykelleri aracılığıyla doğanın hünerlerini yavaş yavaş hissetmelerini ve bunlarla ilişki kurmalarını bekliyor.