top of page
Onur Çoban

Nazlı Ercan | Grafik Tasarımcı


Every Ocean Hughes (Whitney Museum. Fotoğraf: Ron Amstutz)

Nazlı Ercan kimdir? Kısaca kendinden bahsedebilir misin?

Merhaba, ben İstanbul doğumlu bir grafik tasarımcıyım. Liseyi Robert Kolej'de okuduktan sonra lisans eğitimi için Amerika'daki Princeton Üniversitesi'ne gittim. Burada sanat tarihi bölümünü okurken aynı zamanda tasarım üzerine de alt dal yaptım. Şu anda New York'ta grafiker olarak çalışıyorum.

Grafik tasarım genellikle çizim yapmaktan keyif alan insanların yöneldiği bir alan. Senin hikayen nasıl başladı?

Benim hikayem biraz daha farklı; çünkü çok iyi çizim yapabildiğim söylenemez. Lisedeyken daha çok fenle ilgileniyordum. Hatta bir aralar fizik bile okumak istemiştim; ama bir yandan da lisedeki sanat kulübündeydim. Bu kulüpte çizimden ziyade kağıttan üç boyutlu maketler yapmak hoşuma gidiyordu. Sanat kulübünden sonra küratörlük ilgimi çekmeye başladığı için Amerika'daki üniversitelere başvururken sanat tarihi okumayı tercih ettim. Üniversitedeyken bir arkadaşım sayesinde birinci sınıfta grafik dersi almaya karar verdim. Zevkli bir ders olmasına rağmen o dönemde meslek seçimi olarak çok üzerinde durmadım. Tekrar bir grafik dersi almam ise üçüncü sınıfta oldu. Bu ders ilk sınıfta aldığım dersten farklı olarak daha teknik bir dersti ve Apple Watch için arayüz tasarlıyorduk. Belki de yakın zamanda mezun olacağımın stresiyle hangi meslek alanına yönelmeyi daha çok düşünüyor olmam, grafik tasarımın hem analitik düşünce yapıma hem de sanatla olan ilgime uygun olduğu farketmemi sağladı. Bu farkındalığın üçüncü sınıfta grafik dersini aldığım profesörüm David Reinfurt sayesinde olduğunu da söyleyebilirim. Mezun olduktan sonra bir süre David'in atölyesinde çalıştım. Şu anda hala iletişim halindeyiz.


Princeton Üniversitesi'nden Sanat ve Arkeoloji mezunu bir tasarımcı olarak bu alandaki eğitiminin üretim pratiğine olan etkisini nasıl açıklarsın? Geçmişin sanat ve kültürü günümüz grafik tasarım çalışmalarına nasıl yansıtıyorsun?

Aslında grafik tasarıma olan yaklaşımımın temelini tamamen David Reinfurt oluşturdu diyebiliriz. Princeton Üniversitesi'nde tasarımın ana branşı olmadığı için ve David'in derslerinde teoriye ve düşünceye daha çok ağırlık vermesinden dolayı, ben okuldayken tipografi ya da herhangi bir tasarım programı kullanmayı öğrenmedim. Bunlardan ziyade müşteriden bağımsız tasarım projelerinin önemini üstüne bir eğitim aldım. Yani daha çok düşünce ağırlıklı bir alt yapım oldu. Tabii ki bir yandan aldığım sanat tarihi dersleri ve modern-çağdaş sanatı öğrenmek de tasarıma olan bakış açımı reklamcılıktan daha ileriye taşıdı. Tasarıma hem bir akademisyen gibi araştırma yaparak başlamak, sonrasında da bir sanatçı gibi estetik ve düşünsel açıdan desteklemek benimsediğim bir yaklaşım oldu. Şu anda çalıştığım projelerin çoğu hatta hemen hemen hepsi sanat dünyasıyla bağlantılı. Bu nedenle sanatçılar için ve de sanatın içinde grafik tasarım yapıyorum diyebilirim.

Whitney Museum of American Art, Brooklyn Rail, Wkshps, Rivers Institute of Contemporary Art & Thought ve Friends Indeed Gallery gibi birçok kuruluş ile işbirlikleri gerçekleştirdin. Bu işbirlikleri sonucu seni en çok heyecanlandıran çalışma ne oldu?

Whitney Müzesi'nde bir çok önde gelen sanatçıyla çalıştım. Çeşitli sergiler için duvar grafiği, program, afiş ve benzeri tasarımlar yaptım. 2022 Whitney Bienali için bir duvar afişi tasarlamam da oldukça heyecan vericiydi. Bu Bienal, 1932'den beri düzenlenen bir etkinlik olduğu için katılımım benim için önemliydi. Brooklyn Rail ise, aylık olarak çıkan ve New York'ta 20.000 kopya basılan bir sanat dergisi. Ben bu derginin tasarımını yaparak güncel sanatta önde gelen isimlerle çalışma fırsatı buluyorum; fakat tüm bu projeler arasında beni en çok heyecanlandıran ise Rivers Institute of Contemporary Art & Thought için yaptığımız website’si ve görseller. Rivers Institute, New Orleans'taki bir sanat kuruluşu. Çeşitli sanatçılar ve Amerika genelindeki bazı müzelerle birlikte sergiler ve etkinlikler düzenliyor.

The Brooklyn Rail Dergi Kapakları
Bu kuruluş için iki diğer tasarımcıyla, Eric Li ve Scott Ponik ile birlikte, Rivers'in websitesini ve görsel kimliğini tasarladık. Bu çalışma, sonuçlarından ve yapım aşamasından keyif aldığım önde gelen projelerimden biridir. Bunun dışında, 2021 yılında Troy Montes-Michie adlı bir sanatçının River’s üzerinden Los Angeles'taki sergisi için duvar kağıdı ve yer görselleri tasarladım. Troy, eserlerinde dikiş çalışmalarından ilham aldığı için tasarımlarımda dikiş kalıplarını kullandım. Bu da keyif aldığım bir diğer çalışmaydı. Wkshps ise bir tasarım stüdyosu olduğu için birlikte çalıştığım diğer yerlerden biraz farklı bir yapıya sahip. Burada müşteriler için çeşitli projeler üzerinde çalışıyoruz. Örneğin, bu yıl 24. Sydney Bienali ve 13. Taipei Bienali için görsel sistemler üzerinde çalıştım. Şu anda da A24 için bir kitap üzerinde çalışmaktayım. Müşterilerin sürekli değişmesi ve projelerin birbirinden farklı olması tabii ki heyecan verici bir durum yaratıyor.

Çalışmalarının gücünü artırmak için tipografiyi nasıl kullanıyorsun? Özgün tipografi tasarımları yaparken ilhamın nereden geliyor?

Wkshps'ta yaptığım işlerden kazandığım bir yetenek, belki de projelere tipografiyle başlamak oldu. Projelerin içeriğine göre yaptığım ilk şey, yazı karakteri araştırmak ve hoşuma giden bir tanesini bulduktan sonra çeşitli kompozisyonlar üzerinde çalışmaktır. Renkler, görseller vb. ilaveler tipografiye sonradan eklenmek üzere kompozisyona dahil edilebilir, ancak tipografinin dinamik ve zekice kullanılması size iyi bir sonuç verecektir. İlham kaynaklarım arasında daha önceden yapılmış işlere bakmak ve beğendiğim örneklerle bir arşiv oluşturmak, aynı zamanda da takip ettiğim sanatçıların eserlerine göz atmak yer almakta.

Whitney Biennial 2022 Quiet as It’s Kept Duvar Afişi (Fotoğraf: Ron Amstutz)

Üretim sürecinden biraz bahsedebilir misin? Analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?

Bu aslında ilginç bir soru; çünkü ne kadar dijital teknikler ve programlarla çalışsam da (Adobe gibi), aslında elim her zaman ilk olarak analog tekniklere gidiyor. Kağıda notlar almak, planlar çizmek, maketler yapmak gibi işlerde kâğıtla çalışmanın vermiş olduğu doygunluğu seviyorum. Birkaç yıl önce bir yazı karakterini analog ve dijital sürecin birbirine olan etkisini araştırmak için tasarladım. Bu yazı karakterine Marcel Duchamp'a bir jest olarak "Richard Mutt Case" ismini verdim. Bu proje için önce çeşitli harflerle üç boyutlu kutular yapıp, ardından da bu kutuların farklı açılardan fotoğraflarını çekip bilgisayara yükledim ve dijitalleştirdim. Benzer şekilde, yakın zamanda Rivers Institute websitesinin ana sayfasında kullandığımız kare motifleri yazıcıdan bastırarak küpler oluşturdum. Yani yaptığım çalışmalar her ne kadar dijital gibi görünse de, ya ilk olarak analog tekniklerle başlıyor ya da dijital olarak başlasa bile (Rivers gibi), ben bir şekilde onu analoga çeviriyorum.

Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?

Evet, gelecek için heyecanlıyım. Şu anda Princeton Üniversitesi'nde çeşitli akademisyenlerin kurduğu "CreativeX" adlı bir kuruluşun görsel sistemi ve websitesi üzerinde çalışıyorum. Yakın zamanda websitesinin aktif hale gelmesini heyecanla bekliyorum.