Paul Coenen | Tasarımcı
- Onur Çoban

- 5 Eki
- 3 dakikada okunur

Eindhoven merkezli tasarımcı Paul Coenen, malzemeye olan derin bağlılığı ve yenilikçi yaklaşımıyla metalin sınırlarını zorluyor. Kaynak ya da vida gibi geleneksel bağlantı elemanlarını kullanmadan, sadece malzemenin doğal geriliminden faydalanarak oluşturduğu “Tension” serisiyle tasarım dünyasında kendine özgü bir yer ediniyor. Coenen için tasarım, biçimden çok malzeme ve üretim süreçlerinin keşfiyle ilgili; her parça, zanaatkârlık ile endüstriyel tekniklerin kesiştiği bir deneyim.
Coenen ile tasarım felsefesini, malzeme seçimlerini ve yaratım sürecini; ayrıca geleneksel zanaatkârlığı yenilikçi tekniklerle nasıl dengelediğini ve tasarımın geleceğini nasıl şekillendirdiğini konuştuk.
Röportaj: Onur Çoban
Paul Coenen kimdir? Kısaca kendinden bahseder misin?
Eindhoven, Hollanda merkezli bir tasarımcıyım. 2019 yılında Design Academy Eindhoven’dan mezun oldum ve hemen ardından kendi tasarım stüdyomu kurdum. Kendime özgü geliştirdiğim bir birleştirme tekniğine dayanan mezuniyet projem Tension ile ilk koleksiyonumu geliştirdim. Bu teknik, sac metalin geriliminden faydalanarak, bileşenlerin kaynak ya da başka bir bağlantı elemanına ihtiyaç duyulmadan birbirine kilitlenmesini sağlıyor. Bu parçalar aslında yaptığım ilk metal mobilya çalışmalarımdı. Bu projeyle bu kadar yoğun çalışınca başka metal işler için de birçok heyecanlı fikir oluştu ve o zamandan beri sac metalle çalışıyorum.
Tasarım felsefeni nasıl tanımlarsın?
Benim işlerimde malzeme her şeyin merkezindedir. Her malzemenin kendi şekillenme biçimi var. Bir malzemeye uygulanan çeşitli teknikler, beraberinde kendine has bir estetik, imkânlar ve sınırlamalar getirir. Malzemeyi bu şekilde dinleyerek ve keşfederek, onun nasıl şekillenmek istediğini malzemenin kendisi belirler. Bu nedenle, her obje ve detayı, araştırmamda öğrendiklerime mantıklı birer tepki ve adım olarak görüyorum: nihai form, malzemenin ve tekniğin bir sonucudur. Hiçbir şeyin gizlenmesine gerek yok, çünkü hiçbir şeyi gizlemeye ihtiyaç bırakmayacak şekilde tasarlıyorum. Yani önce tasarımı çizip sonra ona uygun malzemeyi seçmem; tasarım, malzeme ile çalışırken keşfettiklerimden doğar.
Yeni bir proje için malzeme araştırması yaparken veya malzeme seçerken hangi faktörleri dikkate alıyorsun? Tasarımlarındaki malzeme tercihlerinden biraz bahseder misin?
Doğru malzemeyi seçmek, öncelikle teknik bir karar. Örneğin, Tension serisindeki kıvrımlı parçalar ya da Rohé için yaptığım mumluk gibi işler, paslanmaz çelikte en iyi sonucu veriyor. Bu malzeme çok sağlam ve rijit; bu da onu çok kontrollü bir şekilde şekillendirebilmemi sağlıyor. Bunun yanı sıra, "gördüğün şey, aldığın şeydir" yaklaşımını seviyorum. Ne boya, ne ekstra bir kaplama, sadece ham malzeme.

Bize biraz çalışmalarındaki üretim sürecinden bahsedebilir misin?
Projelerim genellikle fiziksel model yapımıyla başlıyor, bu yüzden bu işe ayrılmış büyük bir çalışma alanım var. Raflar ve kutular; maketler, prototipler ve deneysel üretimlerle dolu. Bu sürecin en sevdiğim kısmı, fikirlerin kesip yapıştırarak, kağıt katlayarak şekil bulduğu bu ilk aşama.Genelde belli bir mobilya türü yapma fikriyle başlamam, daha çok ilginç detayları, formları ve birleştirme yöntemlerini keşfederim; sonra bunları amacına en uygun objeye dönüştürürüm.
Objelerimde endüstriyel üretim ile el yapımı detayların bir karışımı var. Fabrikaların kullandığı tekniklerle çalışmayı ve onlardan öğrenmeyi seviyorum; ama aynı zamanda onların yapamayacağı, kendime özgü detayları da ekliyorum. Tüm hassas bükümler fabrikalarda abkant presle yapılırken, serbest formda bükümler stüdyomda, düşük teknolojili ahşap kalıplarla yapılıyor.
Tasarım süreci ve çıkan ürün bazında bugüne kadar seni en çok heyecanlandıran çalışman hangisiydi?
Tension Shelf ve yeni Coil lambaları. Bu parçalar, nasıl düşündüğümü ve en çok ne yapmaktan keyif aldığımı çok iyi yansıtıyor. Gereken tüm öğelere sahipler ama fazlası yok; buna rağmen oldukça etkileyici ve güçlü ifadeleri olan işler.

Çalışmalarının arkasındaki ilham kaynaklarından biraz bahsedebilir misin? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde merakla takip ettiğin isimler kimler?
Eduardo Chillida, Anthony Caro, Richard Serra ve Richard Deacon gibi sanatçıların işlerine bayılıyorum. Büyük ifadeler taşıyan, ham malzemelerle yapılan dürüst tekniklerin öne çıktığı işler bunlar. Tasarım alanında ise Jonathan Nesci’nin işlerini çok beğeniyorum. Onun karbon tüplerle yaptığı giderek büyüyen bir koleksiyonu var; bu işler, tek bir malzeme ile yeni bir birleştirme yöntemi bulmanın ve bu bağlantının tüm tasarımı oluşturmasının harika bir örneği bana göre. Bir de Théophile Blandet’ın işleri. Malzeme ve tekniklere dair yüksek bir anlayışı var; zanaatkarlıkla endüstriyel unsurları karıştırıyor ve çok kendine has bir dili var.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Kesinlikle! Geçtiğimiz Nisan ayında yeni ve daha büyük bir stüdyoya taşındım. Bu benim için çok heyecan verici çünkü daha büyük projeler ve üretimi ölçeklendirme açısından yeni kapılar açıyor. Yaklaşık bir yıldır gerçekten yapmak isteyip de bugüne kadar yapmadığım işlere odaklanıyorum ve bunu derinlemesine araştırıyorum. Umarım bu çalışmaların bazı çıktıları gelecek yıl paylaşılabilir. Ayrıca kendimi farklı malzemelerle çalışmaya da zorluyorum. Metal ile cam işçiliğini birleştirdiğim uzun vadeli bir araştırma projesine başladım ve bu alanda çok yetenekli cam üfleyicilerle birlikte çalışıyorum. Bu nedenle çok şanslı hissediyorum!

























































