top of page

The Studio | Beril Ateş


Beril Ateş’in çapa attığı görsel evrenin, birlikte yüzmeyi sevdiği ilhamların ve farklı pratiklerde kıyıya vuran çalışma yöntemlerinin havasını hissetmek için onu Karaköy Perşembe Pazarı içinde yer alan stüdyosunda ziyaret ettik.


Sanatçı, tasarımcı ve illüstratörsün; “Tuzlu Kadın” personanda tuttuğun yemek ve seyahat güncesinin bile temeli üretmek üzerine. Gördüğün, duyduğun, kokladığın her havanın kolaylıkla ilhamına dönüşmesi sana dair ne söylüyor?

Beni dünyaya bağlayan şeyler hep insana dair. Duyularıma dokunan her şey sanki kafamdaki dünyayı tetikliyor. Bir koku bazen beni hiç hatırlamadığım yerlere geri götürürken, tattığım tabakla duyduğum müziğin birlikteliği birden çok şey çizdirebiliyor. Sanıyorum bu defterler de o anı katlayıp cebime koyma arzumdan doğdu. Aslında hepsi çok gündelik ve bize dair. Hepimizin bir olduğunu, aynı duyularla hayata bağlandığımızı hatırlatmak için paylaştığım sayfalar.



Çizgi üslubunda kullandığın dil naif ve neşeli. Görsel olduğu kadar tonunda da sezilen bu anlatım biçimini nasıl edindin?

Gözlemleyebildiğim kadarıyla insanlar “neşe”yi renkle özdeşleştiriyor. İlk bakışta göze neşeli gelen renkli dünyaların içinde bence her zaman bir tezatlık var. Özellikle 2010 döneminde başladığım “İnsan” serimde göze çarpıyor bu tezatlık. Zamanla insanlardan sıkılıp döndüğüm çocukluğum, yani balıklar, bu neşenin birebir karşılığı. Şimdiyse yeni koleksiyonum için bu iki seriyi birleştiriyorum. Özellikle “neşe” konusunu hedef aldığım biraz renkli biraz karanlık bir sergi olacak. Çocukluğumla yetişkinliğimin düeti.


Renklerle oynama yöntemin yarattığın evrenin temellerinden biri. Onları hikayene dahil ederken kullandığın pratik nedir?

Renkler hislerimin bir parçası, anlatmaya çalıştıklarımın en büyük destekçisi hakkaten. Resmi yaparken de aktarmak istediğim hissiyat neyse o malzemeye yöneliyorum. Suluboya, akrilik, pastel hepsi birbirine karışıyor bazen. Bunları da zaman zaman kağıda veya tuvale, hatta bazen 3 boyutlu bir objeye aktarıyorum. Çoğunlukla kullanılmış, atmak yerine değerlendirmek istediğim yine benim gündelik hayatımın bir parçası olan kağıtları / objeleri kullanmayı seviyorum.



Tasarım temelli bir sanatçı olmak çalışma sistemini nasıl şekillendiriyor?

Grafik tasarımcı olmamın sektörel açıdan verdiği bir çok teknik artısı var. Yaptığım sanatsal işbirliklerini uygulanabilirlik açısından değerlendirip, projeyi tek elden teslim edebilmeme yardımcı oluyor. Estetiğe fonksiyon katmayı, nihai işin nasıl en iyi sonuç vereceğini değerlendirme şansı veriyor. Bu yüzden işin sadece sanatsal kısmını değil, diğer aşamalarını da probleme katıp çözmeye çalışınca heyecanım katlanıyor diyebilirim.


Resimlerinin, eskizlerinin, güncelerinin tümünde olan doku atölyende de mevcut. Bu alanda rutinin nasıl?

Atölyede bir rutinim yok. Sektörel işlerimi evdeki atölyemde hallediyorum. Sanatsal üretimlerim için atölyeye geliyorum. Burada olmak bana çok iyi hissetiriyor. Bütün o kargaşadan kaçıp, kendime sığınmak gibi. Uzun saatler bir şeyler üretmek, durup ona bakmak, devam etmek. Kahve, müzik, arada uğrayan dostlarla muhabbet. Paylaşım alanı. Oyun alanı.



Stüdyon hem çalışma hem yaşam alanın; senin kadar da yaşayan bir yer. Stüdyonu yaratıcılık için ideal bir mekan haline getirirken Dyson teknolojileri nasıl bir katkı sağlıyor?


Atölyem Karaköy Perşembe Pazarı’nda ve bu bölgede kargaşa eksik olmuyor. İçinde bulunduğum bina da eski tuğla bir bina. Dolayısıyla çok ciddi bir hava kirliliği ve toz söz konusu. Bu yüzden atölyede daha uzun ve sağlıklı vakit geçirebilmek adına Dyson Purifier Humidify+Cool Formaldehyde kullanıyorum. İçerde kullandığım boya, spray ve fixativler dolayısıyla oluşan kirli havayı arındırdığı için hem bana hem misafirlerime daha temiz bir hava sağlıyor.

Ayrıca çizimlerimi yaparken Dyson Solarcycle Morph kullanıyorum. Günün farklı saatlerinde çalıştığım için; ürünün kendi ışık renk ve güç ayarını yapıyor olması müthiş bir deneyim sağlıyor. Bence çizerler için en uyumlu ve kullanışlı ürünlerden biri.



bottom of page