Rebirth projesinin hikayesinden bahsedebilir misin?
Rebirth projesine, genellikle mimarların kullandığı bir CAD programını öğrenerek başladım. Node sistemi ile çalışan, parametrik tasarımların yapılabildiği bir program bu. Fakat benim kullanımım biraz daha farklı oldu. Denklemler yazmayı, objeleri matematiksel işlemlerden geçirerek evrilmelerini bir oyun haline getirdim. Zamanla programın içerisinde kendi sistemimi kurduğumu fark ettim ve sonuçları arşivlemeye başladım. Kişisel sürecimin eleğinden geçirdiğimde ortaya "yeniden doğmak" anlamına gelen Rebirth ortaya çıktı. Hikaye, dijital evrende bir " Büyük Patlama" gerçekleşmesiyle başlıyor. Evrimin ilk aşaması olan, "Coccus" adını verdiğim hücre yapıları meydana geliyor. Daha sonra hücreler; organizmalara, sürüngenlere, dinozorlara, böceklere evriliyor; zamanla faunalar, floralar, sualtı, su üstü yaşamlar oluşuyor. Rebirth kendi içinde üreyen ve çeşitlenen bir yapıya sahip. Algoritmik bir denklemi, bu evrendeki tüm varlıkların oluşumundaki formül olarak kullanıyorum. Dijital sahne burada; gerçek hayattaki "Evrim Teorisi"ni simüle ediyor. Proje sistemi itibari ile, sürekli evrim geçirebilen öz forma sahip. O neden halen vakit buldukça yeni varlıkları keşfe çıkıyorum ve Rebirth taksonomisine bir yenisini ekliyorum.
Mimari eğitimden gelen bir tasarımcı olarak dijital sanatla tanışman ve kendine özgü dijital sanat pratiğini oluşturman nasıl bir süreçti?
Mimarlık sınırlarının ne kadar geniş olduğunu, eğitimini aldığım dönemde fark etmiştim. Konvansiyonel bir mimarlık yapmayacağıma daha o zamanlar hemen hemen karar vermiştim. Farklı disiplinlerin pratiklerini keşfederek başladı sürecim. Öğrendiğim yeni araçları ve yöntemleri mimari üretimlerime entegre etmeye çalıştım her zaman. Aslında şimdilerde fark ediyorum ki, güvenli ve tutkulu hissettiğim bir alan açmışım kendime. Erasmus dönemimde konser ışıkları yapacağıma kesin olarak karar verdim. Mezun olur olmaz ise, ışık tasarımcısı olarak konserlerde çalışmaya başladım. Yaklaşık dört yıldır bu işi yapmayı sürdürüyorum. Çokça tecrübe ve geniş bir bakış açısı kazandırdı bana. Pandemi döneminde, fiziksel deneyimlerin ve konserlerin azalmasıyla dijital araçlara daha fazla odaklanma fırsatı buldum. Rebirth de tam bu süreçte ortaya çıktı. O vakte kadar öğrendiğim ışık bilgisini, mekansal perspektiflerde deneyimlediğim bir proje oldu. Artık bir aracı genel kullanımının dışında kullanarak amacıma rahatlıkla ulaşabiliyorum. Bu bana hayatta kalma becerisi sağlarken, çalışmalarımın karakterine de ciddi bir katkısı oluyor.
NFT teknolojisinin sanat dünyası için potansiyelini nasıl değerlendiriyorsun, seni heyecanlandıran veya endişelendiren yanları neler?
NFT yepyeni bir çağın başında duruyor. Elbette, özellikle sürdürülebilirlik, sanatın değeri ile ilgili aldığı eleştiriler oldukça haklı ve gerçek eleştiriler olmakla birlikte; NFT, sanatçıya çok önemli bir fırsat alanı sunuyor. Ben, demokratik yapısı korunduğu sürece, NFT'nin, hem sanatın kendisi ve sanatçı için hem de çevre ve yatırımcılar için güvenli bir forma ulaşacağını düşünüyorum.
Sanatla Teknolojiyi Buluşturan Galeri Tasarımı LG OLED evo
Sanat eserlerinin sunumundan ilham alınarak tasarlanan Galeri Tasarımı LG OLED evo, kendinden aydınlatmalı OLED piksel teknolojisini yenilikçi ve minimalist bir tarzla sunuyor. Duvara boşluksuz monte edilebilen ve kullanıcıların TV izlerken dikkatlerini dağıtabilecek her türlü detaydan arındırılmış bir tasarıma sahip OLED evo, aynı zamanda LG’nin şimdiye kadar ürettiği en iyi OLED TV modeli olma özelliğini taşıyor. Panele eklenen ekstra katman sayesinde ışığın dalga boylarının iyileştirilmesi sağlanıyor ve bu sayede çok daha parlak, net ve gerçekçi görüntüler elde ediliyor.
Galeri Tasarımı LG OLED evo, şaşırtıcı inceliği ile de dikkat çekiyor. 19.9 mm inceliğindeki G1 OLED evo modeli aynı zamanda sadece 5 mm genişliğindeki mimimal çerçevesi ile de neredeyse çerçevesiz denilebilecek bir tasarıma sahip. Kutu içerisinden çıkan özel askı aparatı sayesinde duvarla mükemmel uyum sağlayan OLED evo ince formu ile ev dekorasyonuyla da kusursuz uyum sağlıyor. Ayrıca bu yıl satışa sunulan yeni Galeri Standı seçeneği ise akıllı kablo yönetimi ve şık tasarımı ile kullanıcıların OLED TV’leri diledikleri yere konumlandırabilmelerini sağlıyor. TV’de bulunan Galeri Modu özelliği de kullanıcıların TV izlemedikleri anlarda birbirinden değerli sanat eserleri ve fotoğrafları göstererek ekranı bir tabloya dönüştürüyor.
Kusursuz Siyah, Kusursuz Renkler
LG OLED evo’nun bağımsız olarak aydınlatılan OLED pikselleri ortak bir ışık veya arka aydınlatmaya gereksinim duymuyor. Böylece pikseller birbirlerinden tamamen bağımsız olarak çalışıyor ve kendi parlaklıklarını kontrol etmeleri sağlanıyor. Bu sayede daha önce bir TV’de görmediğiniz canlılıkta bir siyah ve en gerçekçi renkler elde ediliyor. %100 renk doğruluğuna sahip olduğu uluslararası ürün test ve belgelendirme kuruluşu Intertek tarafından da doğrulanan yeni LG OLED evo çok daha gerçekçi bir sinema, spor ve oyun deneyimi sunuyor.