Doğadan ilham alan tasarımlarını kırmızı noktalarla tamamlayan dövme sanatçısı Mentat Gamze ile çalışmaları üzerine sohbet ettik.
Dövmeyle tanışma hikayenden başlayalım dilersen. Dövme sanatçısı olma serüvenin nasıl başladı? Bir de tabi tasarımlarının olmazsa olmazı kırmızı noktalar var. Bu simgenin hikayesini de senden dinlemek isteriz.
Aslında hiç de romantik bir hikayesi yok bunun. Dövmeden önce çok uzun ve çeşitli bir iş hayatım oldu. Ancak benim sektör değiştirmemdeki asıl amaç, dövmeye başlamaktan ziyade, patronsuz ne yapabilirim diye düşünmekti. Sırf toplum öyle istiyor diye, mutsuz olduğun bir hayatı yaşamak, başkalarına para kazandırmaya çalışırken kendi özünden olabildiğince uzaklaşmak, başımıza gelen en üzücü şeylerden şu hayatta. Nasıl kurtulurum bu düzenden diye düşündüğüm bir anda dövme yapmak geldi aklıma. Ve açıkçası, "Kendi kendime olursa olur, olmazsa başka bir şeyler düşünürüm." mantığıyla başladım. Diyeceğim o ki, dövmeden çok, yıllarca ısrarla elimden alınıp bir kenara atılan özgürlüğüm ve insani haklarımın peşindeydim daha çok ve bunlara tekrar kavuşmuş olmak inanılmaz mutluluk verici. Zaten içinde olan ve hep seninle yaşayan onlarca yeteneğe ve hayale geri dönmek, hayal kurmanın gücünü hatırlamak ve olasılıkların sonsuzluğuna tutunmak muhteşem bir kurtuluş bence.
Kırmızı nokta da bu bağlamda eklendi tasarımlara. Hayallerin gerçek oluşunu, hayat kurtarışını bir kırmızı noktayla taçlandırmak istemiştim zamanında. Şimdi her tasarımıma bu noktayı ekliyorum. Benim başıma gelen güzellikler sizin de başınıza gelsin, bu mutluluk hali bir virüs gibi yayılsın, hepimizi mutluluktan delirtsin diye...
"Tasarım tarzımı üç kelimeyle ifade etmem gerekirse illüstratif, detaylı ve masalsı olurdu."
Kendine özgü karakteristik bir görsel dile sahipsin. Bu dilin ortaya çıkış süreci nasıldı?
İlk okuduğum kitaplardan biri Küçük Vampir serisi oldu ve hala en sevdiğim kitap kendisi. Bu kadar sevmemin nedenleri arasında, kitabın çizimleri çok büyük rol oynuyor. Renksiz, ince çizgili, detaylı ve tarama şeklinde gölgeleri olan bir çizim şekli bu. Hayranlıkla baktım senelerce ve dövmeye başladığımda da aşağı yukarı kullanacağım görsel dil kafamda çoktan belliydi.
Dövmecilik, bir yandan estetik kaygılarıyla sanata yakınken diğer yandan gerektirdiği el yeteneğiyle de bir nevi zanaat. Sanat ve zanaatin birleştiği ama aynı zamanda kökleri sokağa dayanan bir disiplin. Sen bu uç üç nokta arasında kendini nasıl konumlandırıyorsun?
Sanatçı bir aileden gelmiyorum, hatta dibine kadar sporcu bir sülale. Bu yüzden çok erken yaşlardan itibaren spora doğru yönelen bir hayatım oldu. Ben de dövmeyle olan son birkaç senelik serüvenim dışında sanatla, çok amatör biçimlerde, hep kendi kendime ilgilenmiştim. El yeteneğim ve sabrım iyidir, bu nedenle zanaat kısmına daha yakın olduğumu düşünüyorum. Ancak aralarından en yakın olduğum, kendimi bildim bileli, sokak kısmı...
Olabilecek en değişik kanvas üzerine çalışıyoruz sanırım. Nefes alan, yaşayan bir kanvas. Sonrasında o dövme neler yaşadı, başına neler geldi diye düşünmekten alamıyorum bazen kendimi.
Kanvas olarak insan kullandığın bir yaratıcı üretim alanındasın. Bunun zorlayıcı ve heyecan verici yanları neler?
Olabilecek en değişik kanvas üzerine çalışıyoruz sanırım. Nefes alan, yaşayan bir kanvas. Sonrasında o dövme neler yaşadı, başına neler geldi diye düşünmekten alamıyorum bazen kendimi. Dünyanın bambaşka yerlerinde dolaşıyorlar bu dövme sahipleri ve hatta bazen tanışmayan iki dövme sahibi karşılaşıyorlar, sırf dövmeler yüzünden tanışıp arkadaş oluyorlar. Yakınındaki dövmelerin büyümesini, yaşlanmasını izliyorsun. Bu durum tabi çok heyecanlı. Hatta hayatı sona erdiğinde de, dövmeyle birlikte toprağa ve diğer canlılara karışması akıl almaz durumlar.
Zorlayıcı kısımları da var tabi. İlk başlarda mükemmel dövmeler yapmak konusunda kendimi gereğinden fazla zorlamıştım. Dövmeyi yaptıran insana karşı inanılmaz bir sorumluluk taşıyorsun çünkü. Ama sonra baktım ki, sen de, yaptıran da mükemmel değil. Karşında her an hareket edebilecek, nefes aldıkça bile şekli değişen bir kanvas var. Ve onlarca farklı deri yapısı ve zorluğu... Her seferinde aynı mükemmellikte iş çıkmasını beklemek delilik olurmuş zaten.
Kadın bir dövme sanatçısı olarak bu mesleğe başlarken zorluklarla karşılaştın mı? Günümüz dövmecilik ekosistemi hakkında ne düşünüyorsun?
Aslında dövme dünyası da, çoğu iş dalı gibi yine erkek egemen bir oluşum. Ancak dediğim gibi, patronsuzluk ve özgürlük peşindeydim. Hal böyle olunca da ne bir stüdyoya girdim öğrenmek için, ne birinin yanında çıraklık yaptım. Bunları yapmış olsaydım eğer, adım gibi eminim ki, hem kadın olarak, hem insan olarak, hem bir çalışan olarak, türlü zorlukla ve hiyerarşilerle karşılaşırdım ve yine nefret ederek uzaklaşmama sebep olurdu bu durum. İyi ki de kendi kendime ilerlemişim bu yolda.
İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda veya farklı disiplinlerden merakla takip ettiğin isimler kimler?
Tasarımlarımda çokça bitki çizimi kullandığım için, bitkileri yakından inceleyebileceğim yerler ve botanik çizimli kitaplar bana ilham oluyor. Ancak bunun dışında, en tıkandığım anlarda çocuk kitaplarına sarılıyorum sanırım. Çizime olan merakım da çocuk kitaplarıyla başladı ve kendimi bildim bileli en büyük zevkim çizimli çocuk kitabı incelemek, saatlerce çizimlerine bakmak. Farklı disiplinlerde takip ettiğim çok fazla isim var, aklıma ilk gelen bir kaçını sayayım; Teagen White, Hari and Deepti, Adrienne Rozzi, Jo Rioux, Amy Rose Geden, Maarit Haenninen, Alexandra Dvornikova, Alex Gold.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Gelecek için plan yapmamayı öğrenecek kadar yaşadım sanırım. Hayallerim var bolca. Daha fazla yer gezip görmek, daha fazla doğa ve hayvanı hayatıma ve işlerime entegre etmek üzerine kurulu hayaller. Belki farklı disiplinlere de el atan yeni bir stüdyomuz daha olur, kim bilir.