top of page

DİYALOG: Leyla Emadi | Sanatçı


Leyla Emadi'nin Mixer'deki ilk kişisel sergisi Gel-Git

Yeni kişisel sergisi Gel-Git'le Mixer'de sanatseverlerle buluşan sanatçı Leyla Emadi ile çalışmaları üzerine sohbet ettik.


Leyla Emadi kimdir?

1977 Ankara doğumluyum. Los Angeles’ta başladığım sanat eğitimimi Yeditepe Üniversitesi’nde Lisans ve Yüksek Lisansımı tamamlayarak noktalamıştım lakin 2015’te şu an anlamadığım bir heyecanla yine Yeditepe Üniversitesi’nde doktora programına başladım. Çalışmalarım aynı zamanda tezimin de konusu olan ‘Travma Oluşumları ve Travma Temizliği’ ile alakalı.. Kendimi bildim bileli bu bağlamda üretiyorum.



Mixer’deki ilk kişisel sergin Gel-Git’le başlayalım sohbetimize dilersen. Bu serginin hikayesini anlatabilir misin? Bizi nasıl bir deneyim bekliyor?

Bu sergi, bizim ailecek İtalya’ya yerleşmemizle başladı aslında. Farklı bir ülkeyi deneyimlemek, konfor alanımızdan çıkarak yeni ve bilinmedik alanlar yaratma isteğiyle girdiğimiz bu yolda, kendimi ‘derin kazı’ yaparken bulmamla şekillendi. Konfor alanlarını sorgulamaya ve bunun gerçekten gerekli olup olmadığını tartışmaya açmak istediğim bir sergi oldu. Bireysel olarak müthiş etkilendiğim bu yolculuktaki gel-gitlerimi, iniş çıkışlarımı en ince ayrıntısına kadar gözlemlemeye ve bir cerrah hassasiyetinde parçaları yerli yerine oturtmaya çabaladığım bir iç hesaplaşma sergisi.. Bireysel olarak başlattığım bu iç hesaplaşmayı, kendini dinleme ve ortaya koyma eylemini aslında izleyicinin de deneyimlemesini ve kendi ‘derin kazı’ sını yapmasını diliyorum.


 

Temelde ürettiğim her işin çıkış noktası travma temizliği olduğu için bütüne baktığımızda o dil kendiliğinden oluşmuş oluyor.


 

Kendine özgü çok belirgin bir sanatsal dile hakimsin. Bu dilin ortaya çıkış sürecinden biraz bahsedebilir misin?

Aslında ben ürettiklerimi başlangıçta bir dil oluşturma farkındalığıyla yapmıyorum, hatta bazen birbirinden farklı gibi algılanan işler çıkıyor ama temelde ürettiğim her işin çıkış noktası travma temizliği olduğu için bütüne baktığımızda o dil kendiliğinden oluşmuş oluyor. Yani farklı malzemeler kullanarak işler üretmeyi çok seviyorum, bir malzemeye ve tarza bağlı kalmak benim için ezbercilikten farksız, tabi ki bu da kişilik özellikleriyle çok bağlantılı… Ömür boyu aynı malzeme, biçim veya renge bağlı iş üretenlere de saygım sonsuz, onların da ona bağlı olmasının altında mutlaka onları meşgul eden bir şey yatıyordur diye düşünüyorum. Sadece benim algı ve dışavurum sistemim bu şekilde işlemiyor.. Ürettiklerim çoğunlukla bir kavram çerçevesinde şekilleniyor ve ardından o kavramın gerektirdiği malzemeye yönelip içimde biriktirdiklerimle harmanlanarak üretim aşamasına geçiyor diyebilirim.

Çok farklı medyum ve tekniklerde sanatsal üretimlerini görebiliyoruz. Daha önce denemediğin ancak ilerleyen dönemde denemek istediğin bir medyum veya teknik var mı?

Evet, malzeme ile oynamayı çok seviyorum.. Bu aralar farklı kalıplar çıkarmakla haşır neşirim ve fark ettim ki kafamdaki işlerin kalıplarını yapabilmek için yeterli malzeme bilgisine sahip değilim. Önümüzdeki günlerde biraz bu tarafa eğilmek niyetindeyim.

Kowtow, 2015

 

Sanatçıların üretimleriyle bir takım değişimlere ön ayak olabileceklerine inanıyorum ama diğer taraftan da içinde yaşadığımız sistemin acımasızlığına karşın sanatçıların naif ruhlarının ne derece varlık gösterebileceğini düşünmeden de edemiyorum.


 

Mesaj kaygısı taşıyan ve protest duruşu olan çalışmalarınla öne çıkıyorsun. Bir sanatçı olarak toplumsal konularda sorumluluğun olduğunu düşünüyor musun? Birçok siyasetçinin ya da kanaat önderinin gerçekleştiremediği değişime sanatçılar ön ayak olabilir mi?

Tabii ki düşünüyorum.. Aslında başlangıçta sanatı kendim için yapıyorum ben, ürettiğim her iş içeriden dışarıya bir temizlenme ve arınma içgüdüsüyle çıkıyor. Beni yaralayan, inciten her türden bireysel ya da toplumsal olayı kendime göre bir dille dışarıya aktarıyorum ve oradan sonrası artık bana ait olmuyor.. İzleyiciyle bir bağ kurduktan sonra o üretim onları da etkileyen bir duruma dönüşüyor, dolayısıyla ben o kişilerden sorumlu hale geliyorum. Sanatçıların üretimleriyle bir takım değişimlere ön ayak olabileceklerine inanıyorum ama diğer taraftan da içinde yaşadığımız sistemin acımasızlığına karşın sanatçıların naif ruhlarının ne derece varlık gösterebileceğini düşünmeden de edemiyorum.



İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde çalışmalarını merakla takip ettiğin isimler kimler?

Bir süre atölyemden uzaklaşarak, gündelik çalışma rutinimin dışına çıkarım.. Seyahat etmek, arkadaşlarımla daha çok takılmak, malzemecileri gezmek, akışta kalmaya çalışarak gözlem yapmak ve biriktirmek.. Farklı disiplinlerde çalışmalarını takip ettiğim kişilerden aklıma ilk gelenler ip ve sicimlerle işler üreten Sheila Hicks ve seramik sanatçısı Zhu Ohmu diyebilirim.


Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?

Her zaman. Planlarımın ilk sırasında tezimi bitirmek var. Sonrası yine çalışmak ve üretmeye devam etmek.. Daha fazlasını düşünmemeye çalışıyorum, John Lennon’un ‘’Hayat; sen plan yaparken başına gelenlerdir’’ sözünü unutmamaya çalışıyorum.

 


Gel-Git, Leyla Emadi’nin son bir yılda yaşadığı zorunlu değişimler ve toplumsal sorunlarla çalışmalarının nasıl evrildiğini izlememize fırsat sunuyor. Sergi, konfor alanlarımız ve bunun tam zıttı olan bilinmezlik-belirsizlik hallerini sorguluyor. Sanatçı, sergide yer alan çalışmalar ile konfor alanlarımıza ve bu alanlarda mutlu mesut yaşarken ansızın karşımıza çıkan; kontrol edemediğimiz durumlar karşısındaki bocalamalarımız ve duygu durumlarındaki iniş çıkışlar ve gelgitlerin yarattığı belirsizlik halinin “ruh”ta yarattığı “yıkım”a odaklanıyor.


Sergi, sanatçının, bireysel konfor alanı ve belirsizlik durumu arasında kalışlarını yansıtan çoğunlukla beton harflerle sözcüklere ve cümlelere dönüşmüş formlar yanında gelgit yaşayan bireyin zihnindeki düşüncelerden kağıda ve ardından sergi mekanına dökülen sözler bütününü içeren enstalasyonlarını bir araya getiriyor.

Gel-Git, 16 Şubat - 3 Nisan 2021 tarihleri arasında Mixer'in proje odasında görülebilir.


bottom of page