top of page

DİYALOG: İdil Kantarcı | Mimar


Dubai Cultural Village - Perkins + Will


Dünyanın önde gelen mimarlık şirketlerinden UNStudio'nun Hong Kong ofisinde tasarımcı olarak çalışan İdil Kantarcı ile İzmir'den Hong Kong'a uzanan başarılı kariyeri üzerine sohbet ettik.



İdil Kantarcı kimdir? 

1993, İzmir doğumluyum. Mimarlık eğitimimi ve çalışma hayatımı Türkiye, Fransa, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hong Kong olmak üzere farklı coğrafyalarda sürdürdüm. Şu anda UNStudio’da mimar olarak çalışıyorum. Sanat, tasarım ve mimarlık ile ilgili her şeye tutku ile bağlı, seyahat etmeyi seven, yeni yer, insan ve kültürler tanımaya bayılan birisiyim. 


İzmir'deki mimarlık eğitiminin ardından staj yapmak için Amerika'ya gittin. Biraz bu süreçten bahsedebilir misin?

Ailemin İzmirli olması ve mimarlık yapmasından dolayı mimarlık okumaya kendi şehrimde başladım. İkinci senemde Fransa’da Domaine de Boisbuchet’ye tasarım workshopları almaya gittim. Üçüncü senemi İtalya'da restorasyon ve şehir tasarımı üzerine tamamladım. Ardından son senemi Amerika'da University of North Carolina’da okumak üzere Charlotte'a taşındım. Mezuniyetimden önce, son bitirme jürimize birçok farklı mimarlık ofisi davet edildi. Benimde bu jüri sırasında Perkins+Will’den gelen mimarlara bitirme projemi sunma şansım oldu. Sunum sonrasında iletişimde kaldık ve bitirme projemi beğenmelerinin yardımıyla da birkaç görüşmenin ardından Perkins+Will’de staja başladım.

Perkins+Will'deki stajının ardından işe alındın ve önce şirketin Amerika Charlotte ofisinde

ardından Dubai ofisinde çalıştın. Aynı ofisin kıtalar arası projelerinde ve tasarıma

yaklaşımlarında farklılıklar var mıydı?

Perkins+Will Charlotte ofisindeki 3 aylık stajın ardından ayni ofiste "junior architect" olarak çalışmaya devam ettim. Bir yıllık çalışma deneyiminin ardından Perkins+Will’in Dubai ofisine geçtim ve orada da iki sene çalışma fırsatım oldu. Aynı şirket olmasına rağmen iki ofis arasında birçok farklılık var. Mimarlığa ve tasarıma olan yaklaşım benzer, ancak çizilen projelerin ölçekleri, kullanımları ve müşterin talepleri farklı. Amerika’da çizilen projeler daha uygulamaya yönelik. Projelerin konsept tasarım aşamasından ziyade, ilerideki teknik safhalara daha çok önem veriliyordu. Örneğin Amerika’da on kişilik bir ekiple Charlotte Douglas Uluslararası Havaalanı projesinde çalışma şansım oldu ve ilk defa uygulama projesi çizmeyi öğrendim. Dubai’de ise daha çok konsept ağırlıklı, yarışma ya da teklif projelerinde çalıştım. Projeler kısa zamanda, çok yoğun bir çalışma temposu ile tasarlanıyor.
Bu iki ofis arasındaki bir diğer büyük fark ise coğrafyaya bağlı olarak ofiste beraber çalıştığım insanların farklılığıydı. Amerika'daki iş arkadaşlarım genellikle Amerikalıyken, Dubai'de tam bir expat hayatı yaşadım ve dünyanın oldukça farklı yerlerinden gelen insanlarla çalışma fırsatım oldu. Oldukça farklı kültürlerden gelen ve değişik özgeçmişlere sahip insanların bir arada çalışması, stüdyo içi fikir paylaşımını ve ofis kültürünü olumlu yönde etkiliyor. .

Reconstructing Mosul - Rifat Chadirji Prize

Kariyerine UNStudio'nun Hong Kong ofisinde devam ediyorsun. Amerika merkezli büyük bir

mimarlık şirketinden Hollanda kökenli bir tasarım ofisine geçtin. Bu iki şirket arasında tasarım anlayışı olarak ne tür farklılıklar var?

İki ofisin de tasarıma yaklaşımı çok farklı değil ancak tasarım süreçleri biraz farklı. İki şirket de araştırmaya, bağlama oldukça önem veriyor fakat Perkins+Will daha pragmatik bir bakış açısına sahipken, UNStudio daha formal bir yaklaşımla projelere başlıyor. UNStudio’da form ve geometri çok daha önemli. Tasarımda ana fikir ve konseptin geometri ve fonksiyonları birlikte çalışmayı gerektiriyor.
UNStudio geleceği düşünerek tasarım yapıyor. Bugün tasarlanan projeler aslında bugünden 3-5 yıl sonra hayata geçebilecek ve bundan çok daha uzunca bir süre kent yaşamının bir parçası olacağı için, sürekli bir gelecek öngörüsü ile mekanlar tasarlıyoruz. Ancak gelecek çok hızlı değişiyor. Biz şu anda stüdyoda sürekli gelecek nasıl olmalı, gelecekte yaşama/çalışma alanları nasıl değişecek, insanların hayat kalitesini nasıl arttırabiliriz, nasıl daha az enerji harcayan ve sürdürülebilir malzemeler kullanabiliriz gibi senaryolar üzerinde konuşup bunun üzerine stratejiler üretiyoruz. Gelecek ne olursa olsun, uygulanabilir, esnek, fütüristik ve kullanıcı odaklı tasarımlar yapmaya çalışıyoruz.

Kariyerinin yanı sıra kısa zaman zarfında üçüncü kıta değişimi senin için. Hong Kong'a

alıştın mı? Nasıl bir deneyim?

Hong Kong bence inanılmaz bir şehir. Bugüne kadar yaşadığım en güzel şehir devlet diyebilirim. Bilim kurgu filmlerinden çıkmış gibi. Oldukça kalabalık, gürültülü, kaotik ve her an yaşadığını hissettiğiniz bir şehir. Her sokak, her köşe birbirinden farklı. Şehir merkezindeki kalabalıkla iç içe bir kent yaşamının yanında, kendinizi herkesten izole bir şekilde plajda ya da dağın tepesinde hiking yaparken bulabiliyorsunuz. Tam bir zıtlıklar şehri. Yaşarken kaosun içerisindeki düzeni hissediyorsunuz. Hong Kong'un benim enerjimle çok uyduğunu düşünüyorum.

İdil Kantarcı @Seoul - Dongdaemun Design Plaza


 


Tokyo’daki kent hayatı çok hızlı ve şehir bununla gelen değişime çok hızlı bir şekilde ayak uydurabiliyor. Kenzo Tange ve diğer metabolist mimarlardan etkilenmemek imkansız.

 

Üç farklı kıta, üç farklı deneyim. Üstelik Türkiye'de eğitim almış bir mimar olarak uluslararası mimarlık arenasındasın. Seni en heyecanlandıran yer neresiydi? 

Yeni deneyimlere çok açık olan ve bundan inanılmaz keyif alan biri olarak, beni en çok heyecanlandıran yer Tokyo oldu. Covid öncesi son seyahatim buraya idi. Tokyo’daki kent hayatı çok hızlı ve şehir bununla gelen değişime çok hızlı bir şekilde ayak uydurabiliyor. Kenzo Tange ve diğer metabolist mimarlardan etkilenmemek imkansız. Şehir çok büyük ve sanki bir organizmanın içindesiniz hissi veriyor ve çevrenizdeki her şey sürekli değişip, dönüşüyor. Tokyo'da sanki geleceği yaşıyorsunuz.

Kişisel olarak yarışma projelerine tutkulu bir mimar olduğunu biliyorum. Yarışma projelerine

olan bu merakın nasıl başladı? Bir mimar olarak yarışma projelerinin tasarım anlayışına katkısı olduğunu düşünüyor musun?

Yarışma projeleri bir tasarımcının gelişiminde çok önemli. Tamamen size ait bir fikir üretiyorsunuz ve yarışmalar da o fikri test etmeniz için olanak sağlıyor. Yapılan her yeni yarışmada yeni bir şeyler öğreniyorsunuz, yaratıcılığınız, deneyiminiz artıyor ve portfolyonuz genişliyor. Tasarımlarınızın gerçek hayatta inşaa edilme şansı oluyor. Bugün birçok ünlü mimar yarışmalar sayesinde tasarımlarını hayata geçiriyor. Benim en son yaptığım yarışmalardan biri Dubai Design Week ve Dubai Culture&Arts Authority’nin açtığı kent mobilyası tasarım yarışması idi. Tasarımı oluştururken Dubai ve Arap kültürü ile ilgili çok fazla araştırma yaptım, lokal insanlarla konuştum. Yarışma sonrasında işlerim uluslararası ölçekte sergilendi ve birçok insanla tanışma fırsatım oldu. Şu anda Dubai’de yaşamasam da, bu yarışma sayesinde kurduğum bu yarışma sayesinde kurduğum ilişkiler sayesinde orada hala iş yapabiliyorum.



Şehir ölçeğindeki kentsel tasarım projelerinden ürün tasarımlarına kadar birçok farklı ölçekte tasarımlar yaptın ve yapmaya devam ediyorsun. Ölçekler arası çalışmak bir mimar için

ne derece önemli?

İşimin en sevdiğim kısımlarından biri ölçekler arası geçiş yapmaya olanak sağlaması. Aslında benim tasarım dilimi oluşturan en önemli etken diyebilirim. Örneğin vazo, yüksek katlı bir binaya, ya da bir kase tasarımı, arenaya dönüşebilir ya da tam tersi. Farklı ölçeklerde çalışmanın tasarıma esneklik kazandırdığını ve fikrin farklı şekillerde ifade edilmesine olanak sağladığını düşünüyorum.

 

Tasarım tarzımı üç kelimeyle ifade etmem gerekse; bağlamsal, deneysel ve yenilikçi olurdu.


 

Uncork - Amorim / Domaine de Boisbuchet

Geçmişteki "starchitect" kavramı artık yerini kolektif işler yapan ortaklıklara bırakıyor. Bu

yeni nesil kolektif işbirlikleri hakkındaki düşüncelerin neler?

Tarihsel olarak mimarlıkta her zaman bir ‘usta’ kavramı olmasına karşın son yıllarda ekip olarak işleri yapmanın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Örneğin onceden mimarlıktaki en prestijli ödül olan Pritzker Prize’i sadece tek bir mimar alırken, son dönemlerde Herzog&Meuron gibi duolar, hatta RCR Arquitectes gibi triolar almaya başladı. Mimarlık zaten her zaman bir takım çalışması olmuştur. Esas olarak mimarın güçlü bir vizyona göre projeyi yönetmesi gerekiyor ancak o projeyi gerçekleştirmek için müşteri, inşaat ve elektrik mühendisi, iç mimar, peyzaj mimarı, inşaatı gerçekleştiren ustalar gibi birçok takım oyuncusunun bu vizyon doğrultusunda birlikte çalışmaya ihtiyacı var. Ayrıca günümüzde tek bir kişi tarafından geliştirilmiş yaratıcı fikirler yerine, diyalog sonucu oluşturulmuş fikirlerin daha heyecanlı ve de kapsamlı işler ortaya çıktığını düşünüyorum.

Mimarlık okurken UNStudio'ya onlarla çalışmak hayalin olduğunu belirten bir mail atmışsın

ve şimdi bu ofiste çalışıyorsun. Daha önce atılmış bir mailde hayalken şimdi o hayalin bir

parçasısın. Hayalleri olan genç mimarlara neler söylemek istersin?

Evet, üniversitedeyken UNStudio'ya başvuru yapmıştım ve geri dönüş bile almamıştım. Şimdi iki senedir UNStudio ile çalışıyorum. O zaman bir hayaldi ve şimdi gerçek oldu. Bence insanın istediği noktaya gelebilmesi için öncelikle bir amacının olması ve sonrasında bunun için vazgeçmeden, azimle ve ful enerjiyle çalışması gerekiyor. Hiçbir zaman çok yetenekli olduğumu düşünmedim ama gerçekten yetenekli insanlarla o açığı kapatmak için bıkmadan çok çalışmak gerekiyor. Bu süreçte de merak etmek, çok sorgulamak, sentezlemek ve üretmek gerekiyor.


İlham tazelemek için neler yaparsın?

Seyahat etmek, sergi gezmek ve hiç denemediğim şeyleri deneyimlemek bana en çok ilham veren şeyler. İki ayda bir yeni bir ülke ya da şehir geziyorum. Gittiğim her yerde ise kültürü daha iyi tanımak ve deneyimlemek için sergi, müze, konser gibi sanatsal aktivitelere katılıyorum. Ayrıca şehirlerdeki ünlü ve ilginç binaları tek tek gezip fotoğraflıyorum. Bu binalardaki ilginç form ve detayların sketchlerini yapıyorum.

Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?

Gelecek için hep çok heyecanlıyım! Hayatın bana neler getireceğini bilemiyorum, o yüzden çok plan yapmadan yaşamaya çalışıyorum. Ama şimdilik bir süre daha Hong Kong’dayım gibi duruyor!
bottom of page