İllüstrasyon ve animasyon sanatçılarını bir araya getiren fam°'ın kurucuları Ege Akdemir ve Selen Gürsoy ile fam°'ın hikayesini ve son projeleri yeni nesil interaktif sergi deneyimi Ozmoz'u konuştuk.
fam° nedir?
fam° illüstrasyon ve animasyon sanatçılarını bir araya getiren bir oluşum. Birbirini besleyen iki alt kolu var aslında fam°ın. Biri illüstrasyon galerimiz famstore°. Burada çeşitliği bol illüstrasyon seçkilerini ulaşılabilir hale getirmeyi ve sergi gibi sanatsal etkileşim alanları yaratarak çevrimiçi ve çevrimdışı diyaloglar başlatabilmeyi hedefliyoruz. Bir de famajans° kolu var. Orada ise temsil ettiğimiz sanatçılara bütçelendirilmiş projeler yaratıyor ya da onların bize getirdikleri projelerde onlara iletişim, finans ve hukuk danışmanlığı veriyoruz. Yani diyelim ki bir sanatçımıza yabancı bir kurumdan beraber proje yapma isteği geldi, sanatçı bu projeyi bize yönlendirirse onunla beraber teklif, sözleşme hazırlıyoruz ve onun adına fatura, ödeme transferi gibi meseleleri yönetiyoruz. Direkt bize gelen projelerde bu kalemlere ek olarak sanat yönetmenliği yaptığımız da oluyor.
Nasıl bir araya geldiniz? fam° 'in ortaya çıkış hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz?
Biraz şans eseri aynı evde yaşamaya başlayıp da ikimizin de illüstrasyon alanına uzun bir süredir katkıda bulunmak istediğimizi fark ettiğimizde fam°ın nasıl bir şey olacağı aşağı yukarı belli olmuş oldu. Gerisi gece gündüz çalışma ve bu fikri elle tutulur bir hale getirmek için çabalamayla geçti. Ana hedefimiz yaptığımız işi her zaman zevk alarak yapmak oldu. Bunu yapabilmek hayatımızı farklı kaynaklarla desteklemeyi sürdürmemizi gerektiriyor ama bu da bir yandan fam°ı zamana yayarak, deneyerek, görerek, sindire sindire geliştirmemize sebep oluyor. Şimdilik halimizden memnunuz bakalım gelecek ne gösterecek.
"Ozmoz ile izleyiciyi yapılan tasarımın ortasına koyarak onu izleyiciden katılımcıya dönüştürmek, eseri keşfetmeye zorlayarak içerideki detayları görmek için zaman harcamasını, bir saniye bile olsa durup vay be demesini istedik."
Son projenizle başlayalım isterseniz. 23 sanatçının eserlerini gezilebilir ortamlara dönüştüren "Ozmoz" serginiz 15 Haziran’da açıldı. İllüstrasyonları oyunla sergileme fikri nasıl ortaya çıktı?
Çevrimiçi sergi yapmak aslında fam°ın kuruluşundan beri aklımızda vardı, yani pandemi yüzünden aldığımız bir karar değildi. Bu yılın başında galeride gerçekleştirdiğimiz bir sergiden sonra daha ulaşılabilir ve heyecanı açılış gecesinden sonrasına taşan bir deneyim yapmamızın illüstrasyon kültürünü yansıtmak için daha doğru olabileceğine dair düşüncelerimiz kesinleşti. Çünkü şu ana kadarki deneyimlerimizde çoğu insanın dijital ya da fiziksel bir ortam olsun, eserlerle uzun uzun ilişkilenmektense şöyle bir bakıp geçtiğini, ya da sıkılıp bakmayı bıraktığını ya da yeteri kadar işlerin içine giremediklerini fark ettik. Oysa biz sanatçıları tanıdıkça, onların üretim süreçlerinin içerisinde bulundukça başkasının milisaniye bakıp geçtiği bir tasarımın arkasındaki emeği, düşünceyi ve tecrübeyi her defasında takdir etmeyi hatırladık. Aslında Ozmoz’la yaratmaya çalıştığımız deneyim bu hatırlamayı herkese yaşatabilmek. İzleyiciyi yapılan bir tasarımın ortasına koyarak onu izleyiciden katılımcıya dönüştürmek, eseri keşfetmeye zorlayarak içerideki detayları görmek için zaman harcamasını, bir saniye bile olsa durup vay be demesini istedik.
Ozmoz ile pek de alışık olmadığımız dijital bir deneyim sunuyorsunuz. Sanatçılarla sizi takip edenler arasında farklı bir diyaloga ev sahipliği yapıyor. Sizce gelecek dönemde fiziksel mekanda gerçekleşecek sergiler için bir alternatif mi?
Dijital deneyimler aslında bir süredir alternatif deneyimler sunuyor sanat severlere. Pandemi nedeniyle tabii ki de bu tüketim formunda bir artış var ancak her şey gibi fiziksel deneyimler de hemencecik nostalji haline geldi. Bir araya gelmenin garip bir sezgisel ve afektif iyi gelme hali var. Dijitalin buna yaklaşıp yaklaşamayacağı ya da neyi nasıl yakalayabileceği bizim de bir süredir merak ettiğimiz bir konu. Ama bundan sonra daha çok dijital içerik göreceğiz gibi geliyor, bakalım.
Kişisel olarak tasarım sürecinde analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsınız?
Değişiyor açıkçası çok yoğun bilgisayar başında çalıştığımız dönemlerde ikimizin de ekranları bırakıp daha elle yapılabilen şeylere yöneldiği oluyor. Bu seramik ya da heykel de olabiliyor bazen ekme biçme işleri de, dikiş, nakış çizim... Bazen de yeni teknikler denediğimiz oluyor, dijital animasyon gibi daha yeni yeni. Ama işimiz gereği hep dijital ortamda olduğumuz için daha çok elle yapılan işler bizi çekiyor bu aralar diyebiliriz.
Bir araya geldiğiniz tasarımcılarla üç boyutlu bir deneyim tasarlayarak bir ilke imza attınız. Gelecek planlarınızda neler var?
Bu bizim için de heyecan verici bir soru. Ozmoz’un açılış gecesinde oturup kendi kendimize de uzun uzun düşündük. Fikirler hep var aslında, yapmak istediğimiz, hayalini kurduğumuz yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirmek istediğimiz deneyimler. Bunların sadece zamanlanması gerekiyor ki o da bazen bizim dışımızdaki etkenler nedeniyle kendiliğinden oluyor. Biz şimdilik biraz daha Ozmoz’a vakit ayırmak istiyoruz. Çok emek verdiğimiz bir proje, biraz daha onu nasıl geliştirebiliriz diye düşünmek istiyoruz. Yaz genellikle sakin geçer çoğu sektörde olduğu gibi. Sonbaharla beraber bize de bir yerinde duramama hali gelir, bu sefer ne yapsak diye kafa yormaya başlarız.