Kendine özgü illüstrasyonları ve oyuncaklarıyla dikkat çeken genç illüstratör Ece Ağırtmış ile çalışmaları ve görsel tasarım dünyası hakkında kısa bir sohbet gerçekleştirdik.
Ece Ağırtmış kimdir?
1995 İzmir doğumlu, freelance illüstratörüm. Anadolu Üniversitesi Grafik Tasarım bölümü 2018 mezunuyum. Son 2 yıldır İzmir’de kendi işlerimi üretiyorum ve freelance olarak çalışıyorum.
İlüstrasyonlarını üçüncü boyuta çıkarma fikri nasıl başladı?
Çocukluğumda her zaman babaannemle birlikte bir şeyler üretirdik. Kağıt hamuru, tebeşir kullandığımız malzemelerdi. Tebeşirden küçük figürler yapıyordum. Bazı zamanlarda da tamir çantasındaki demir parçalarla robotlar yapmaya çalışıyordum. Dersler, ödevler işin içine girince bunlara bir ara vermiştim. Ortaokuldan üniversiteye kadar olan süreçte hep çizim üzerine yoğunlaşmıştım. Artık farklı bir şeyler üretmek istiyordum. Belki de bu yüzden bulduğum farklı malzemelere çizim yapmakla başladı.
"Artık çizdiklerimle aynı ortamda bulunmak çok hoşuma gitmişti. Bunu da devam ettirmek istedim."
Çizimden oyuncak tasarımına geçen süreçten biraz bahsedebilir misin?
İlk olarak üniversitede başladı. Çocukken de yaptığım el işi şeylerin bana ne kadar keyif verdiğini bildiğim için, okuldan arta kalan vakitlerimde, çevreden bulduğum parçalara çizim yaparak başladı. Ardından bunları üç boyutlu hale getirdim. Çizdiklerimle artık aynı ortamda bulunmak çok hoşuma gitmişti. Bunu da devam ettirmek istedim.
Senin için "oyuncak" ne demek? Bu kişisel tanımın form ve renk kullanımında etkileri neler?
Benim için oyuncak hem yaparken keyif aldığım, hem de insanları gülümseten şeyler. Bu yüzden ben de oyuncak olarak adlandırmaktan çok hoşlanıyorum. Kullandığım formlar bazen çok yumuşak bazense çok keskin olabiliyor. Konusuna göre değişkenlik gösterebiliyor. Renkler ise işlerin eğlenceli olmasına katkı sağlıyor diye düşünüyorum.
Tasarım sürecinde analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?
İşe genellikle kağıt kalemle başlıyorum. Bana daha çok esneklik verdiğini düşünüyorum. Ardından dijitale geçiyorum. Vaktim kısıtlıysa direkt dijital olarak da başlayabiliyorum bazen.
"Tasarım tarzımın üç kelimeyle ifade etmem gerekirse: renkli, eğlenceli ve neşeli."
36 Days of Type için yaptığın üç boyutlu kaligrafi serisi son dönemde dikkat çeken çalışmalardan birisiydi. Farklı disiplinlerden tasarımcıların kaligrafi gibi bir tasarım alanında bir araya gelmesi hakkında ne düşünüyorsun? Senin tasarım anlayışın için nasıl bir serüven oldu?
Bence 36 harf ve rakamın ne kadar varyasyonunun olabileceğini gösterebilen çok güzel bir proje. Aynı zamanda her tasarımcının kendi harflerini ve rakamlarını yaratması, sadece tipografiyle uğraşan tasarımcılar için değil, her alandan tasarımcıların yaratıcılıklarını göstermek için çok güzel bir fırsat. Kendi adıma konuşmam gerekirse üniversite yıllarımda pek parlak değildim bu konuda :) Bunun hem üzerine gitmek için hem de kendi işlerimle tipografiyi birleştirmek için güzel bir fırsat olabileceğini düşündüm ve katıldım. Her gün tahtadan bir şey üretmek çok zordu. Önceden yaptığım bazı kompozisyonlar, üretmeye başlayınca istediğim gibi sonuç vermemişti. Gün içerisinde tasarımını, üretimini, fotoğraflanmasını ve düzenlemelerini tamamlayıp paylaşmak beni çok zorlamıştı. Fakat bu projeyi yaptığım için çok mutluyum. Yapmak istediğim şeyler listeme bir tik atmış oldum.
İlham tazelemek için neler yaparsın?
İlgi alanlarım üzerine makaleler okumak, görseller bulmaktan çok keyif alıyorum. Bunlar genellikle tarih, teknoloji ve canlılar üzerine oluyor. Keyif verdikçe de yeni işler üretmek konusunda heyecanlanıyorum ve neler yapabileceğimi düşünüyorum.
"İlerleyen dönemde gerçekleştirmek istediğim şeyler arasında çizimlerimi animasyona dönüştürmek var ve bunun üzerine çalışıyorum."
Gelecek planlarında neler var?
Böyle bir dönemde plan yapmak, odaklanmak oldukça zor. Fakat farklı alanlarda üretim yapmayı istiyorum. Öğrendikçe de elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum.