top of page
Tuna Mert

DİYALOG: Doğan Demir | Yaratıcı Kodlama Sanatçısı



Yapay zeka beslemeli pixel sorting algoritmalarından oluşan serisi Generative Data-Driven Terrain Sculptures çalışmasıyla Mamut Art 2020’de yer alan tasarımcı Doğan Demir’le çalışmaları üzerine sohbet ettik.


Doğan Demir kimdir?

1986 Nisan İstanbul doğumluyum. 16 yıldır yazılım geliştirme sektöründe, mobil oyunlardan iOS uygulamalarına kadar geniş bir yelpazede birçok projede önemli roller üstlendim.

Yazılımcılıktan yaratıcı kodlamaya geçiş sürecin nasıl oldu?

2012 yılına kadar geleneksel anlamda yazılım geliştirdim. Bu dönemde, algoritmaların altında yatan matematiğin, sadece, web, mobil vb. gibi uygulamalarla sınırlı kalmaması gerektiğini düşünmeye başladım. Kodlamanın sadece hizmet sektöründe değil, yaratıcı tarafta, farklı disiplinleri birleştirerek kullanılması düşüncesi ile araştırmalarım başlamış ve fitili ateşlemiş oldum.

Yaratıcı kodlama son dönemin popüler disiplinlerinden biri olmasına rağmen birçok insan için hala yabancı. En basit haliyle yaptığın işi nasıl tanımlarsın?

Creative coding, geliştirilen algoritmaların fonksiyonel bir ürün üretmek yerine; çıkan ürünün, etkileyiciliğini ön planda tutan ve gözlemci tarafında anlamlı bir ifadeye sahip olmasını hedefleyen bir alt dal. Sanırım en kısa ve açıklayıcı tanımlaması bu olabilir.


Bu yıl Mamut Art Project’te Generative Data-Driven Terrain Sculptures serin ile yer alıyorsun. Bu çalışmandan biraz bahsedebilir misin?

Bu serinin kavramsal çerçevesinde, yaşamakta olduğumuz gezegende ve sahip olduğumuz görsel algıda bulunmayan formlar üreterek, insan zihnini kandırmayı ve şu anda var olduğunu kendine kanıtlamasını hedef alan bir prensip yer alıyor.
Bu serideki en önemli vurgu, gerçek hayattaki formların, bilgisayar görüsü ile farklı renk derinliklerinde işlenerek, insan zihninde tanımlanabilir olması. İki boyutta hayat bulan bu görsellerin, insan zihninde üçüncü boyuta yorumlanmasının yarattığı dokunma hissiyatı böylece dördüncü bir algı biçimini de tetiklemiş oluyor.


Üretim sürecinde yapay zeka algoritmasının parametrelerle oynamasına izin veriyorsun. Peki, yapay zeka ile kendi yaratıcılığın arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsun?

Yapay zeka, aslında bir probleme, insan gücünden daha hızlı çözüm sunmayı hedefleyen, bilgisayar kontrollü algoritmalar yığını. Ancak en önemli nokta, buradaki beyini, çözüm sunmasını istediğimiz problem ile alakalı verilerle beslememiz gerekliliği. Benim burada devreye girdiğim nokta, beyni, kalıplaşmış veriler ile beslemiyor olmam. Görsellerin oluşturulduğu üretim sürecine, belirli noktalarda, parametrelere dışarıdan müdahale veya yorum yaparak, o anki ruh halime göre yönlendirebiliyorum. Bu sayede, kontrolü tamamen bilgisayara bırakmamış oluyorum.

Yaratıcı üretiminde doğal formasyonlar ve kimyasal tepkimeler gibi elementleri görselleştirmeyi tercih ediyorsun. Bunun sebebi kişisel merakın mı yoksa bu elementlerin getirdiği görsel çekicilik durumu mu?

Aslında bunu kendi maceram olarak adlandırabiliriz. Doğal formların dokularını her zaman ilgi çekici bulmuşumdur. Kayaçların oluşum sürecinde maruz kaldıkları atmosferik parametreler, kimyasal tepkimelerde farklı kimyasalların birbiri ile olan iletişimi ve davranışları, mikroorganizma kolonilerinin birbirleri ile iletişimi ve karar süreçleri aslında çok karmaşık matematik bilgisine dayanıyor. Bu temellerin araştırma süreci beni çok farklı üretim disiplinlerine sürüklüyor. Bunları formülize etmek, dijital ortamda simülasyonlarını üretebilmek ve en sonunda renkleri işin içine kattığımızda çıkan sonuçlar çok şaşırtıcı olabiliyor. Kişisel merakın yanı sıra, son üründe net olarak nelerin çıkacağını bilmeden bu macera içerisinde bulunmak ve çıkan işin, aslında, tüm bu sürecin bir ödülü olması.


Teknoloji senin çalışmalar yürüttüğün disiplinde en önemli araç. Tasarım sürecinde analog tekniklerden yararlandığın oluyor mu?

Fazlasıyla bilgisayar başında çalışan biri olarak, tercihim mümkünse tekniklerin tümünün dijital olması yönünde. Şaka bir yana, analog teknikler tarafında denemelerim var ancak bu tarafta net bir üretim sürecinde olmadığımı söyleyebilirim.

 

Tasarım tarzımı üç kelimeyle ifade etmem gerekirse; yarı organik, deneysel ve öngörülemeyen olurdu.


 


İlham tazelemek için neler yaparsın?

Dijital medyada çok fazla platformu takip ediyorum. Geçtiğimiz yıllarda ufak denemelerini yayınlayan ve şu anda çok farklı noktalara gelen sanatçılar var. İlgi odağımda olan her sanatçının işlerini nasıl üretebildiğini araştırmak ve denemek zaten büyük bir süreci oluşturuyor. Bu noktada çok fazla fikir oluşuyor, gelişiyor ve ölüyor. Ama en nihayetinde bütün bunlar üretimime etki sağlamış oluyor.

Gelecek için heyecanlı mısın? Planların neler?

Üzerinde çalışmam gereken birçok fikir ve prototip var. Ancak 24 saat asla yetmiyor. Bu prototipleri ilerletip, kendime daha derin ve farklı maceralar üreteceğim.


BASILI EDİSYONLARI KEŞFEDİN

bottom of page