top of page

DİYALOG: Cem Eskinazi | Yazı Karakteri Tasarımcısı


Cem'in 2021 başı yayınlanacak ilk özgün yazı karakteri tasarımı Psychedelic Scotch Roman.

Dünyanın en önemli font tasarım ajanslarından Occupant Fonts/Morisawa'da çalışan yazı karakteri tasarımcısı Cem Eskinazi ile yazı karakteri tasarımı ve çalışmaları üzerine sohbet ettik.


Cem Eskinazi kimdir?

İzmir doğumluyum ve yaklaşık 12 senedir ABD’de yaşıyorum. Dinamik bir tasarım hayatım var. Bir yanda Occupant Fonts/Morisawa’da yazı karakteri tasarımcısıyım. Bir yanda kendi grafik tasarım stüdyomu yürütüyorum. Bir yanda iki iş ortağım Nic Schumann ve Marie Otsuka ile birlikte kurduğumuz küçük boyutlu bir yazılım şirketimiz var, type.tools — machine learning teknolojisini kullanarak yazı karakteri üretimi için yenilikçi çözümler üretiyoruz. Bir yanda da bahar dönemlerinde Rhode Island School of Design’da yüksek lisans seviyesinde ders veriyorum, ayrıca öğrencilere tez danışmanlığı yapıyorum.

Baştan başlayalım dilersen. Amerika’ya Pazarlama İletişimi okumak için gidiyorsun. Ardından Rhode Island School of Design’da grafik tasarım yüksek lisansı yapmaya karar veriyorsun. Pazarlama iletişiminden tasarıma geçiş sürecin nasıl oldu?

Açıkçası pazarlama iletişimi ile ilişkim üniversitede okuduğum bölümün isminden öteye gitmedi. Üniversite yıllarında ne yapmak istediğime daha karar vermemiştim. Müzik ile çok yakından ilgileniyordum, Photoshop gibi Adobe programlarını merak ettiğim için lise yıllarından beri bu tür uygulamaları kurcalıyordum. Amerika'ya Emerson College’da okumak için geldim. Emerson, görsel sanatlar, sinema, radyo, televizyon, sahne sanatları gibi konularda iyi olan bir okul. Arkadaş çevremin de etkisi ile ikinci yılımdan başlayarak pazarlama bölümü dersleri yerine daha çok görsel sanatlar ve fotoğraf dersleri almaya başladım. İlk yıllarda tasarım ve fotoğraf projelerinin çoğu arkadaş arasında eğlencesine yaptığımız işlerdi.
Boston gibi kozmopolit bir şehirde yaşamanın avantajı, bir çok daldan öğrenci ve profesyonel ile tanışma ve bağlanma fırsatınızın olması. Müzik ile ilgilendiğim için vaktimin bir çoğunu Berklee College of Music’de okuyan öğrencilerle geçirmeye başladım. Buradaki arkadaşlarımın ve bazı hocaların kişisel projeleri için afiş, albüm kapağı, fotoğraf, video gibi konularda desteğe ihtiyaçları oluyordu ve tabii iş bütçeleri sadece benim gibi öğrencilere yetiyordu. Bu tür küçüklü büyüklü işler üniversite boyunca bana bir portfolyo olarak geri döndü. Bir sonraki adımımın bir reklam ajansında olması gerektiği fikrindeydim. Birçok ajansa tasarımcı olmak için başvuru gönderdim ancak her başvurduğum şirket güzel sanatlar diplomam olmadığı için beni kabul etmedi. Elimde portfolyo, Amerika öğrenci vizemin sonuna yaklaşıyorum derken grafik alanında yüksek lisansa başvurmaya karar verdim. Yüksek lisansa gidişim bu şekilde oldu.

Cem Eskinazi

Tipografiye olan merakın nasıl başladı?

Tipografiye merakım 2012 yılında aldığım ilk basılı iş sonrasında başladı. Besteci ve kompozitör Mehmet Ali Sanlıkol için bir albüm tasarımı projesi almıştım. Albümün içerisinde Mehmet Ali Bey’in besteleri hakkında yazıların ve benim ürettiğim illüstrasyonların bulunduğu bir kitapçık yapmaya karar verdik. Daha önce hiç uzun paragrafların olduğu bir kitapçık üzerinde çalışmamıştım. Bu iş için tipografi kurallarını daha iyi öğrenmem gerektiğini fark ettim. Evimin 2 sokak ilerisindeki kitapçıdan bir Typography Primer kitabı aldım—Ellen Lupton veya John Kane’di galiba. Kitabı o akşam baştan sona merakla okudum ve öğrendiğim detaylar çok hoşuma gitti. O günden sonra tipografi hakkında kendimi daha detaylı eğitmeye başladım.


 

Her fontun bir kimliği, sesi, karakteri, rengi var. Bir kişinin ses tonundan kişiyi tanıyabiliyoruz. Yazılan metnin yazı karakteri de o metne yüklenen ses tonu gibi.


 


Tipografi hemen herkesin aşina olduğu bir kelime olmasına rağmen tasarım disiplini olarak birçok insan için hala yabancı. En basit haliyle yaptığın işi nasıl tanımlarsın?

Yaptığım iş(lerden biri) yazı karakteri (font) tasarımı olarak geçiyor. Çalıştığım ofisin açık ismi Occupant Fonts, Morisawa Providence Drawing Office. (Yazı karakterleri üreten şirketlere genel olarak Type Foundry ismi verilir, ancak Foundry’ler içerisinde çizim yapan bölümler bazen Drawing Office olarak adlandırılır). Yaptığım işin en basit (ve belki de romantik) hali kübik veya karesel Bézier eğriler (parametrik eğriler) yardımı ile birbirleriyle uyumlu ve tutarlı harfler, alfabeler, karakterler sistemi tasarlamak.
Öncelikle bir font tasarlamak oldukça karmaşık, zorlu ve uzun bir süreç. Bir font ailesinin baştan sona üretimi proje boyutuna göre 6 ay ile 2–3 yıl arası sürebiliyor. Bir font ailesi içerisinde çeşitli font ağırlıkları (regular/bold), boyutları(micro/text/display), genişlikleri(narrow/wide) veya stilleri(italic/oblique/roman) bulundurabilir. Bunlara ek olarak her ağırlık, boyut, genişlik ve stil kendi içerilerinde 250 veya (proje boyutuna göre) 10,000lerce karakter bulundurabilirler. Bizim işimiz bu tasarım sistemlerinin (ailelerin) planlanması, tasarım süreçlerinin tasarlanması (her projenin tasarım süreci kendine özel olabilir) ve en önemlisi her karakterin teker teker, tutarlı ve birbirleri ile uyumlu bir biçimde çizilmesi. Bu tutarlılığı 2 boyutlu olarak düşünebiliriz: “A” harfinin “n, 2, @, &, o, p” gibi karakterler ile uyumlu olması; “A” harfinin italik “A”, kalın “A”, geniş “A”… ile tutarlı olması (veya “A” harfinin çeşitli yazı sistemlerinin tutarlı olması (Kiril, Yunan veya Asya alfabeleri)).

Cem'in 2021 başı yayınlanacak ilk özgün yazı karakteri tasarımı Psychedelic Scotch Roman.

Proje sonunda bir font ailesi içerisinde 20,000 karakter olabilir. Biz içerisinde binlerce parça bulunduran bir sistemi kullanıcılara sunuyoruz. Kullanıcılar bu parçaları diledikleri kombinasyonda dizip kullanabiliyorlar. Bizim işimiz her kombinasyonun mükemmel bir biçimde çalışmasını sağlamak. Aslına bakarsanız işin büyük bir kısmı “Complexity Management” yani bu çok parçalı sistemi yönetebilmek, anlayabilmek. Fontlar parametrik eğriler kullanarak çiziliyor, bunun en büyük avantajı harflere kod aracılığı ile müdahale edebiliyoruz. Binlerce karakterin bulunduğu dosyalarda kod yazmak işleri kolaylaştırıyor.
Ek olarak her font dosyası aslında birer mini bilgisayar programı. Fontu kullanmak isteyen herkes font dosyasını bilgisayarlarına yüklemek durumundalar. Bu yüzden font tasarım işinin bir kısmı da bu dosyaların mühendislik işlerini yapmak.
Yukarıda işin teknik boyutundan bahsettim. Tabii işin bir de fikir ve hikaye anlatma boyutu var—benim için en keyifli kısım. Her fontun bir kimliği, sesi, karakteri, rengi var. Bir kişinin ses tonundan kişiyi tanıyabiliyoruz. Yazılan metinin yazı karakteri de o metine yüklenen ses tonu gibi. Yazı tasarımcıları metinler için potansiyel tonlar veya “kıyafetler”/biçimler tasarlarlar. Veya markalar sipariş üzerine kendine özel “ses tonu” tasarlatabilirler. Grafik tasarımcılar da kendi işlerinde metinlere doğru dokuları veya tonları yazı evlerinden (Foundry’ler) aldıkları çeşitli yazı karakterleri ile sağlıyorlar.

Tasarım sürecinde analog ve dijital teknikleri nasıl kullanıyorsun, hangisine daha yakınsın?

Kesinlikle dijital tekniklere daha yakınım. Bu işi verimli bir şekilde yapmak için başlangıç seviyesinde Python öğrenmem gerekti. Kod yazmak aslında işin aşırı keyifli noktalarından bir tanesi. Tasarımın başlangıç sürecinde analog teknikler de kullanıyorum ancak bu sürecin sadece çok küçük bir kısmı.

Kendi tasarladığın ilk font hangisi?

Yukarıda belirttiğim gibi bir font ailesi tasarlamak çok uzun sürebiliyor. Benim ilk fontumun hikayesi de biraz böyle. 2018’de başladığım bir tasarım var. İlk tasarladığım font değil ancak tamamen tasarımının bana ait olduğu ve yayınlanacak ilk fontum. Sadece son rötuşları kaldı diyebiliriz. 2021 başında piyasaya sunulacak, daha ismini koymadım. Geçen ay Tipografía México’da bu yeni tasarım üzerine bir sunum gerçekleştirdim, ilgilenenler YouTube’dan izleyebilirler. Ancak kendi tasarladığım ilk font tabii ki RISD’de öğrenci iken çizdiğim bir projeydi!



 

Etrafımda gördüğüm fontların hataları beni çok ilgilendirmiyor, genelde her yazının içinde bir güzellik var ve bunlara dikkat etmeye çalışıyorum. Hatta bazen çok gelişi güzel çizilmiş bir iş, pürüzsüz bir işten daha keyifli.


 


Fontlar, günlük hayatımızın her anında karşımıza çıkıyor. Sen de gün içinde yüzlerce farklı font tasarımıyla karşılaşıyorsun. Bu durum seni bir font tasarımcısı olarak nasıl etkiliyor? En çok gözüne takılan font hataları neler?

Evet milyonlarca font var piyasada. Ben aslında çok şanslıyım, yaptığım işi okulda değil, atölyede çırak olarak bu işin şu anda hayatta olan en usta tasarımcılarından öğrendim (Cyrus Highsmith, Matthew Carter, David J. Ross gibi). Bu tür tasarımcılar yazı işine çok sofistike açılardan bakabiliyorlar. Bazen 0,1 puntoluk (0,03 mm) farkın üzerine uzunca tartışılabiliyor. Ben bu tasarımcıların yanında pişerken dizilen bir metnin temposunu ve ritmini anlayabilmek gibi çok hassas seziler edindim. Bu göz ile baktığım zaman ustalıkla çizilmiş fontların sayısının aslında sınırlı olduğunu görüyorum. Ancak tabii bu bir paradoks, bahsettiğim farkları grafik tasarımcıların veya günlük okuyucuların farketmesi zor. Yani aslında bu hassasiyette düşünmenin değeri/önemi nedir? Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. Etrafımda gördüğüm fontların hataları beni çok ilgilendirmiyor, genelde her yazının içinde bir güzellik var ve bunlara dikkat etmeye çalışıyorum. Hatta bazen çok gelişi güzel çizilmiş bir iş, pürüzsüz bir işten daha keyifli. Bazen büyük şirketler anlamsız veya lüzumsuz sipariş üzeri çizilmiş tasarımlara çok yüksek paralar yatırıyorlar. İşin bu kısmı biraz üzücü ancak bu her sektörde karşımıza çıkan bir durum.

Cem'in Verso Yayınevi için tasarladığı Book of Dissent 50. Yıl özel versiyonu el yazısı kapak tasarımı

Grafik tasarım trendlerinde son yıllarda fontların domine ettiği tasarımlar öne çıkıyor. Sence bu trendin devam süreci nasıl olacak?

Bu trend heyecan verici. Bazen bir tasarımda bütün yükü kullanılan yazı karakteri taşıyabiliyor. Tasarımcılar da bunun farkında ve kendilerini daha özgünce ifade edebilmek için bu tür tasarımlarda artık bir süre sonra hazırda bulunan bir font yerine kendi harflerini çizip kullanmak istiyorlar. Son iki-üç senedir bütün öğrencilerim kendi fontlarını yapmak istiyor ve yapıyor. Bu trend sayesinde yazı karakteri tasarımına olan talep arttı ve sektör biraz demokratikleşmeye başladı. İnternette bir anda bu zanaat hakkında çok sayıda detaylı bilgi ve kaynak paylaşılmaya başlandı. Yazı karakteri tasarımı üzerine her gün yeni kurslar ve workshoplar duyuruluyor. Üniversiteler daha yaygın olarak yazı karakteri dersleri sunmaya başladılar. Glyphs ve FontLab gibi font çizim programlarının yeni versiyonlarını kullanmak, öğrenmek çok kolay. Komplike ve büyük boyutlu bir font ailesi prodüksiyonu hala zor bir iş ancak, basit ve küçük bir font ailesi çizmek daha erişilebilir bir hedef haline geldi. Bu trend sayesinde sektöre ilgi arttı ve pazar ilginç bir şekilde genişliyor. Çok sayıda bağımsız ve küçük yazı evleri (Foundry’ler) açılıyor. Artık yazı tasarımı sadece Avrupa ve Kuzey Amerika’nın kültürünü değil, ağır da olsa, değişik ülkelerden ve kültürlerden sesler barındırmaya başlıyor. Bilgisayar kullanan bir çok kişi Helvetica veya Times New Roman karakterlerini duymuşlardır. Helvetica (Helvetia isminden geliyor) 50’lerin modernist İsviçre kültürü ve ideolojilerini barındıran bir alfabe. Teknoloji sayesinde (veya yüzünden) bu font geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda. Ancak 2020 yılında Addis Ababa’da kurulan yerli bir şirketin mid-century İsveç ideolojisi ile yaratılmış bir sesi barındırması bazen biraz anlamsız. Umuyorum ki bu demokratikleşme, yeni nesil yerli yazı tasarımcıların eğitilmesi, ve çok sesli bir görsel dünya için iyi bir adım!


Fotoğrafçılık ve müzik gibi farklı sanat dallarıyla da ilgilendiğini biliyoruz. Bu farklı sanat dallarıyla olan ilişkinin görsel tasarım anlayışına katkı sağladığını düşünüyor musun?

Kesinlikle katkısı var. Yazı karakteri tasarımı ve müzik birbirleri ile çok ilişkili dallar. Soyut bir seviyede düşünürsek harfler aslında dili konuşmak için çıkartılan seslerin notasyon sistemi. Yani “A” formu, “A” sesine dönüşüyor. Ancak tabii bu sadece bir düşünce egzersizi.
Bir de müzik, zaman ilişkisi var. Müzik veya ses sadece zaman aktıkça mümkün. Eğer müzik durdurulursa ses kesilir. Bu da müzikte tempo, ritm, zaman olgularını çok önemli kılıyor. Okuma eylemi de, müzik gibi zaman ile ilişkili. Kelimeleri soldan sağa (Türkçe/Avrupa dilleri vb.) okuyoruz ve eğer soldan sağa göz kaydırma işlemini durdurursak okuma da durmuş oluyor, yani çalan bir parçayı durdurmak gibi. Kelimeden kelimeye, cümleden cümleye atlarken harflerin genişliği ve beyaz/siyah şekillerin dengeleri okumanın ritmini, kadansını, temposunu etkileyebiliyor. Bu düşünceye göre şu şekilde enteresan sorular sorabiliriz: eğer yazı karakterlerinin bir ritmi varsa, metinde bir “groove” veya senkop yaratmak mümkün müdür? Bu tür sorular genellikle verimli düşüncelere yol açıyor. Bu sadece aklıma gelen küçük bir örnekti, bu dallar arasında daha bir çok harika bağ kurabiliriz.

Cem'in RISD Apparel Design bölümü için tasarladığı koleksiyon kataloğu

Rhode Island School of Design gibi tasarım alanında rekabetin fazla olduğu bir okulda okumanın avantajları ve dezavantajları neler?

Herkesin okul deneyimi ayrı. Ben bu konuda şanslıydım, RISD’de okuduğum dönemde benimle birlikte 7 kişi daha programa kabul edilmişti. Herkes genelde kendi ritminde gitti ve çok destekleyici bir ortam vardı. Yüksek lisans, hayatımın en güzel 3 senesiydi kesinlikle. Sınıf arkadaşlarım ile hala ara sıra projeler yapıyoruz, birbirimize iş paslıyoruz. Hatta Occupant Fonts bünyesindeki diğer tasarımcılar da benim programımdan arkadaşlarım. Bu tür destekleyici bir ortam bana çok iyi gelmişti ve o yüzden Providence’da kalıp okulda fakülte olarak devam etmek istedim. Derslerime sınıf arkadaşlarımı davet ediyorum, diğer okullarda ders veren arkadaşlarım da beni davet ediyorlar. Bu şekilde hep bağlantı halindeyiz.

İlham tazelemek için neler yaparsın?

Genellikle tasarım dışı sanat ve ifade dallarına yöneliyorum. Hatta sırf grafik tasarım üzerine çok konuşmak, yoğunlaşmak bazen kısıtlayıcı olabiliyor. Müzik, tabii ki olarak en büyük ilham kaynaklarından biri. Bunun yanında Providence’da çok ünlü bir mutfak sanatları okulu var. O yüzden şehirde ucuz ancak harika yemek yapan küçük restoranlar mevcut. Zaman içinde bu okuldan mezun olmuş, kariyerlerine yeni başlayan yetenekli şef arkadaşlarım oldu. Onların yaptıkları tabaklar, değişik tatlar veya bir kaşığın içine sığdırabildikleri çeşitli renkler ve dokular ilham verici. RISD’de ressam, mobilya tasarımcısı, tekstil tasarımcısı gibi dallardan çok fazla arkadaşlarım oldu onların stüdyolarında vakit geçirip fikir alışverişi yapabilmek kesinlikle zihin açıcı.

Gelecek planlarında ne var?

Son 6-7 aydır çok düzenli bir biçimde grafik tasarım projeleri yapmaya başladım. Yazı karakteri tasarımı işlerini hafifletip biraz daha grafik tasarıma ağırlık vereceğim bir döneme geçiş yapıyorum. İki kısım birbirini çok iyi besliyor. En son bir kitap tasarımı projesini sonlandırdım. Proje süresinde küçük bir detaydan yeni bir yazı karakteri fikri ortaya çıktı. Bu şekilde iki taraflı çalışan bir stüdyo rutini içine girmek için işlerimi planlıyorum.

Cem'in geçen sene yayınlanan Cyrus Highsmith’in çizdiği Quiosco yazı karakterinin Display Boyutu projesi

bottom of page