İşlerinde gündelik ilişkilerdeki anın tazeliğine, henüz verilmemiş tepkilere odaklanarak hikâyelerini, objeleri ve mekânları tekinsizleştirerek anlatan resim ve illüstrasyon sanatçısı Nurbanu Kılıçer ile üretim pratiği ve dijital sanat üzerine sohbet ettik.
Nurbanu Kılıçer kimdir? Kısaca kendinden bahsedebilir misin?
28 yaşındayım, Marmara üniversitesi GSF Resim Bölümü mezunuyum. İstanbul'da yaşayan bir resim ve illüstrasyon sanatçısıyım. Uzun zamandır görsel sanatlarla ilgileniyorum, yaklaşık çocukluğumdan beri diyebilirim. Kendimi ifade etmenin hem bir yolunu bulmaya çalışıyorum hem de buldukça yenisini aramaya koyuluyorum. Arayışta olmayı seviyorum; gözlemlemeyi, izlemeyi severim. İnsanlarla ilgili detayları kendi göstermek istedikleri biçimde değil de işler istemedikleri şekilde gittiğinde verdikleri tepkiler ve söyledikleri cümleler olarak toplarım. Sonra da bu hikayeyi resme aktarırım. Sanırım bu bana daha gerçek ve anlatılmaya, anlamaya değer geliyor.
Çalışmalarında renklerin canlı ve çoklu kullanımı göze çarpıyor. Renklerle ilişkin zamanla nasıl gelişti ve illüstrasyonlarında kullanılan renklerin seçiminde hangi faktörleri göz önünde bulunduruyorsun?
Renkler konusunda seçimlerim hep değişti. Malzemelerim de öyle. Mesela uzunca bir süre sadece siyah mürekkeple çalışmıştım sonra akrilik boya kullandım. Hatta o sıralar da ağırlıklı olarak monokrom çalışıyordum sonra dijitalle tanıştım. Aslında beni en çok özgürleştiren şey de dijital çalışmalar üretmeye başlamak oldu. Sonrasında (tabi uzunca bir çalışma sürecinden sonra) tekrar malzemeyle çalışmaya başladığımda renk seçimlerim tamamen değişmişti. Bu kadar tutkulu ve yüksek duyguları ifade ederken sanırım sadece incelendiğinde hissedilen duygu olarak değil göze çarptığı ilk anda da aynı şeyi hissettirmesini istedim yada çalışırken belki ben de bunu daha iyi hissettim. Böylece renklerim git gide agresifleşti. Sadece renklerde değil aslında işlerimin zamanla değişen dokularını incelediğim zamanda da bunu fark ediyorum.
Üretim sürecinden biraz bahsedebilir misin? Analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?
Korku, tutku, heyecan, aşk, öfke, hüzün, utanç, şaşkınlık gibi duyguların etrafımda dolaşmasını seviyorum. Bunların insanlara olmayacak işler yaptıracağını gözlemliyorum. Kendim de bu hikayelerin içinde gezmeye bayılıyorum. Olayların raydan çıktığı herhangi ikili ilişkilerimi gözlemleyip bu anlar üzerine çalışmayı seviyorum. Her gün (bazen resim yapacak gibi hissetmesem bile) çizmek için için oturuyorum bu benim üretim sürecim için sanırım çok önemli bir nokta çünkü yaptığım şeylerden sıkılıp yeni bir şey yapmama olanak sağladığını görebiliyorum. Yeni bir şeyler denemek ve nerelere gidebileceğini görmekse beni çok mutlu ediyor.
Açıkçası analog ve dijital üretim konusunda birini seçmek bana hem zor gözükse de hem de en azından şu anlık biliyorum ki dijital üretime çok daha yakınım. Bunun sebebi tabi bununla daha çok haşır neşir olmuş olmam olabilir. Dijital çalışmaya başlamam benim için tam pandemi dönemine denk geldi, neredeyse her gün bir veya iki bitmiş iş çıkartıyordum. Yeni bir teknikle taşırken bu kadar zaman verebilmek tabi bir çok şeyin kısa sürede oturmasını ve gelişmesini sağladı. Tabi buna yaklaşımım da her zaman değişebilir kendime bu esneklik payını her zaman bırakmaya çalışırım.
"Kendimi, etrafımı gözlemlemek ve üretmek benim için doğru orantıda ilerliyor. Üretirken kendimden ilişkilenmelerimden yola çıktığım için ve aynı zamanda zaten çok sevinen, çok sıkılan, çok aşık olan, çok heyecanlanan biri olduğum için aslında kendi kendime oturup çalışmaya başladığım zaman resim yapmaya başlamam için çok malzeme vermiş oluyorum."
Yakın zaman onca gerçekleştirdiğin “Zamanın Bölünemeyecek Kadar Kısa Bir Parçası” adlı serginin hikayesini senden dinlemek isteriz.
Sergim son iki senede ürettiğim kâğıt ve tuval üzerine yağlı pastel ile ürettiğim işlerimden bir seçkiden oluşuyor. Bu sergi ilişkilenmelerin kırılganlığı, çatışma ve korkular üzerine işlerden oluşuyordu. Bu benim ilk kişisel sergim olduğu için size bu bahsettiğim bana çok tanıdık gelen ve her zaman üzerine çalıştığım konulardan çokta uzaklaşmamak ve bu zamana kadarki üretim sürecimi sunmak istedim. Salona girdiğinizde birbiriyle kavga eden ve korku içindeki figürler zaten yüzünüze çarpıyordu. Mekan ve işlerimin uyum içinde olması benim için çok önemliydi. Neyse ki her şey hayal ettiğim gibi oldu. Muhteşem bir süreçti uzun bir hazırlanma sürem yoktu ama aslında ben uzun zamandır buna hazırlanıyordum. İnsanların merakla izleyişlerini izlemek harikaydı. Soruları, bir resmin içinde kendi deneyimleri ile bağdaştırdıkları şeyleri dinlemek ve paylaşımda bulunmak aslında tüm bu süreci taçlandırdı.
Tasarım süreci ve çıkan ürün bazında bugüne kadar seni en çok heyecanlandıran çalışman hangisiydi?
Aslında bunu seçmek benim için oldukça zor. Benim üretim süreçlerim aslında çok kısadır. Resimlere başlamadan önce resimlerimi kafamda çizmiyorum ya da eskiz almıyorum. Bazen bir mekan yada bir nesne bana çizme arzusu veriyor ama bunları da sadece aklımın bir köşesine görsel olarak not ediyorum. O yüzden bir resme başlamak, neler olacağına bakmak, bazen etkilenmediğimi sandığım bir konuda ne kadar etkilendiğimi resmimi sonra incelerken anlamak. Resimlerim hakkında beni en çok heyecanlandıran şey aslında bu kısmı benim için. Diğer yandan bunlar dışında beni en çok heyecanlandıran çalışmalarımdan biri belki de üzerinde günlerce çalışma zevkini yaşadığım bol bol malzeme karıştırma fırsatı bulduğum ilk çalışmalarım olan ilk iki tuvalim, sergi salonunda da en çok ilgi çeken parçalar onlar olmuştu.
Bize biraz çalışmalarının arkasındaki ilham kaynaklarından bahsedebilir misin? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde çalışmalarını merakla takip ettiğin isimler kimler?
Bazen önümüzdeki konuyu anlasak yada en azından öyle düşünsek bile bize o kadar kabul edilemez geliyor ki içinden çıkamıyoruz. İşlemeyi seçtiğim anlar tam da böyle anlar. Aslında tüm cevapların bizde bir yerlerde olduğu ama aramayı seçmek yerine kendimizle, karşımızdakiyle çatışmayı seçmek. Bana sorular sordurtan, beni ters köşeye iten insanlar benim için her zaman ilham kaynağı olmuşlardır. Bu illa mantıklı bir yere oturmak zorunda değil. İçimde bir yerlerde bununla bir bağlantı kurup burda bu insanın yada benim ortaya koyduğu direnç bunlar benim için her zaman ilham olmuştur ve tabi yer değiştirmek. Tabi aslında yolculuk yapmaktan da bahsediyorum yer değiştirmek derken ama daha da basit bi yerden söyleyelim aslında misafirliğe gitmeyi başka bir evde kalmayı çok severim başka bi mutfak, banyo, tuvalet aynası, makyaj masası bunları incelemeyi çok severim. Yaptığım resimlerde genelde benimle yakın iletişimdeki insanlar hemen kendileriyle ilgili olan o detayı fark ederler.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Heyecanlıyım. Tabi çok istediğim şeyler oluyor, onları gerçek kılmak için çabalıyorum ama genelde nereye gideceğimi belirlemem. Bu da aslında hem beni daha çok yıpratıyor hem de daha çok heyecanlandırıyor. Gelecek planlarımda şimdilik çok net bir şey yok. Planlarımda değil ama beklentilerimde ilgimi çekecek yeni konular, insanlar, hikayeler ve en heyecan verici kısmı yeni renkler ve formlar var.
Comments