top of page

Bıyıkof ve Kerem Ardahan'dan Ortak Sergi: Cry Baby


Bıyıkof x Kerem Ardahan

Bıyıkof ve Kerem Ardahan’ın birbiriyle söyleşmek üzerine kurguladıkları yeni dil imgesi ilk kez “Cry Baby” sergisinde izleyiciyle buluşuyor. İkiliyle 13 Kasım – 11 Aralık tarihleri arasında Bant Mag. Havuz / Bina’da’ya yayılacak sergi üzerine konuştuk.


Birlikte resim yapma fikri kimden geldi?

Kerem Ardahan: Tanışır tanışmaz resim yapmaya başladık. Big Baboli Şarküteri’de arka arkaya sergilerimiz vardı, orada tanıştık ve Bıyıkof, daha yakından tanışalım diye beni atölyesine davet etti.
Bıyıkof: Öncesinde de Kerem’in işlerine bakıyordum. Kıskanıyordum, çok iyi buluyordum. Benim yapmak istediğimi yapıyor gibi geliyordu.
Kerem Ardahan: Benim için de aynı şey geçerli. Atölyedeki buluşmamızda da birbirimizi kıskanmamız üzerine konuştuk. Peş peşe olan sergilerimizin daha derinde neler anlattığı birbirimizle paylaştık ve bu hikayelerin de birbirine çok benzediğini fark ettik. Bıyıkof, Afrika gezisinde duyduğu bir laftan ilhamla sergisinin adını “Slowly Slowly” koymuş. Ben de Doğu Avrupa’da bir çocuktan duyduğum “Super Cherry Turbo Punch” cümlesini sergimin başlığı yapmıştım. Bizimle ilgili her şey çok paralel gidiyormuş. Atölyede şövalenin üzerinde Bıyıkof’un yarım kalan bir resmi vardı. Benim resmimin üzerine boyamak ister misin diye sordu.
Bıyıkof: Kerem o gün “Emin misin, boyayayım mı?” diye hikayeye girdi. Sonrasında tavan bile boya oldu.

Kolektif çalışmak sizin için devamlılığı olan bir eyleme nasıl dönüştü?

Bıyıkof: Sonraki buluşmamız kısa bir süre sonra Kerem’in atölyesindeydi. Resim yapmak üzere buluştuk. İkimiz de resim yapmak isteyen insanlarız. Ben canım istese de istemese de düzenli olarak resim yapıyorum. Resim dışında bir şeyler yapmak anlamlı gelmiyor. Beraber resim yapabiliyorsak yapalım istiyorum.
Kerem Ardahan: Bıyıkof’la resim yapmaya başlamak bizi çok heyecanlandırdı. Bir sene sonra iki kişi resim yapmak daha kolay gelmeye bile başladı. Çünkü kendime sürekli dışarıdan bakamıyorum. Bıyıkof oraya bir renk ve leke koysa olur, benim çizgim ya da lekem nasıl görünür bilemiyorum.
Bıyıkof: O kadar uzun süre birlikte resim yaptık ki birbirimizin tuşelerini hafızamızda bir yere data olarak koyup birbirimizi yönlendirebiliyoruz.

Bu zamana kadar aldığınız yolun adı nasıl “Cry Baby” oldu?

Kerem Ardahan: “Cry Baby”den kastımız “Inga Bebek”. Resim yaparken haritanın içindeki bir yere girmeye çalıştığımızda o yol bizi hiçbir yere götürmüyor. Bizi döndürüp dolandırıp bir yerde kitliyor. Biz ne zaman belirsiz, orman gibi bir yola, kaybolmaya doğru gidersek resim bir yere varıyor. Üretirken geriye doğru giderek başa dönüp “ınga bebek” gibi saf bir ifadeyi arıyoruz. Dili unutuyoruz, açıkçası kendi aramızda çok fazla konuşmuyoruz. Bıyıkof geliyor, resim yapıyoruz ve gidiyor. Aslında durmadan konuştuğumuz bir diyalog var. Kullandığımız renk ve biçim bir anlam kalıbında, kendi aramızda bir dil oluşturduk, orada konuşuyoruz.
Bıyıkof: Diyaloğumuz lekeler, çizgiler, hisler üzerine. Tuvalin üzerine bir şey koyduğum zaman Kerem’le konuşuyor oluyorum. O da üzerine başka bir şey koyarak bana bir şey söylüyor.
Kerem Ardahan: Viyaklama karşısında ciyaklıyorum ve diyalog başlıyor. Bir resme ne yapacağımıza karar vererek başlamıyoruz. Bütün yol böyle akıyor. Resimler kapana kapana kendi haritamızı çizmiş, kendi metnimizi yazmış oluyoruz. Resimler de sürecin dokümanı, kayıt altına alınmış hali. Tamamlanınca diyaloğu arşive kaldırıyoruz.

INGA

 

Biz kaybolmaya yakın, hep kaybolabileceğin bir açıklık bırakıyoruz resmi tamamlarken bile. Çünkü eksiklik çok önemli. “Inga” bir eksikliktir ve bu eksiklik bir hata değil. İnsanın varoluşunun bütün potansiyellerini içinde barındıran bir çekirdektir.


 

“Cry Baby”de anlatılan hikaye ne?

Bıyıkof: Bastırdığımız, kaçtığımız duygular var. Gündelik hayatta çok fazla ifade edemediğimiz, gizlediğimiz, karşılanmayan ihtiyaçlar, endişeler, tatminsizlikler resmin içine sokabildiğim, Kerem’le resim yaparken de ifade edebildiğim şeyler. Kafam bozukken ona bağırıp çağıramam ama tuvale bağırıp çağırabiliyorum. Üzgünsem ağlayıp sızlamıyorum ama o durumu bir şekilde tuvale koyduğumda diyalog görsel bir şeye dönüşüyor. Kerem de o anki ruh haliyle cevap veriyor. Bebeklikten hatırladığım çizmekle, resim yapmakla alakalı durumların tadını, kendini ifade etme özgürlüğünü Kerem’le de yaşayabildiğimi gördüm.
Kerem Ardahan: Yaptığımız, söylediğimiz her şeyin üzerinde kılıflar var. Geriye doğru gidip o katmanları atmak ve elde ne kaldığına bakmak gerek. Resim yapmanın temel amacı tamamen o katmanlardan sıyrılmak, daha da saf bir yere varmak. O zaman dili de atıyorsun dışarı, geriye eylem kalıyor. Aslında “ınga” bir sözcük değil eylem. Sesleri kapattıkça anlam daralıp sıkışıyor. Haritalandırmış oluyorsun, orman diye bir şey kalmıyor. Dil kapatan bi şey.” Inga”daki saf ifade, içinde o kadar çok potansiyel barındırıyor ki. Nereye gideceği belli olmayan akışkan bir hal var. Biz kaybolmaya yakın hep kaybolabileceğin bir açıklık bırakıyoruz resmi tamamlarken bile. Çünkü eksiklik çok önemli. “Inga” bir eksikliktir ve bu eksiklik bir hata değil. İnsanın varoluşunun bütün potansiyellerini içinde barındıran bir çekirdektir. Ona tutunmayı çok seviyorum.

Sergide alıştığınız üretim pratiğinin dışında başka işler de var mı?

Kerem Ardahan: Son zamanlarda medium değişikliği arayışına girdik. O noktada kolajlar çıktı ortaya. Bu kolajları on iki taneden oluşan setler halinde yapıyoruz. Resim yapmanın dışında başka bir şeyleri ekip biçtiğimiz yeni yöntem bizi başka yerlere sürükledi. Belki zamanla heykellere, rölyeflere dönüşecek. Şimdilik bilemeyiz.


Resimlerinizde yer alan harfler diyaloğunuzun görsel sesleri mi?

Kerem Ardahan: İkimizin de kişisel sergilerine adını veren şeyler normal dilde bir anlama gelmiyor. “Super Cherry Turbo Punch’ın bir ifadesi yok, asıl olay bu kelimeleri bir çocuğun bir araya getirmiş olması. Orada kelimelerin yan yana gelmesinin kuvveti ve içeriğin güçlülüğü hiçbir zaman metne dökülerek anlatılamaz. Bu kelimeleri ancak bir çocuk bir araya getirir. Bıyıkof’un “Slowly Slowly” seçiminin sebebi de orada sıkışık bir his, ortaya çıkması gereken bir potansiyel olması. Onunla resim yaparken heyecanlandığım şey de boş tuvalin taşıdığı o potansiyel. Tek yaptığımız şey bir fırça, bir lekeyle o potansiyeli ve sıkışmışlığı ortaya çıkarmaya çalışmak. Bazen çıkıyor, bazen çıkmıyor.
Bıyıkof: Biraz zıt karakterleriz. “Super Cherry Turbo Punch” vuran, “Slowly Slowly” yayılan bir şey. O çatışma resme kolayca dönüşebiliyor. Birimiz bozarken birimiz toparlıyoruz. Bozmak istediğim bir şey olduğunda Kerem’e bozmasını söylüyorum, bazen de o bozmak için izin istiyor. Onun resim üzerinde yapacağı her şey kabulüm. Çünkü biliyorum ki o bir iz koyduğu zaman yeni bir kapı açılacak, karşımıza yeni bir problem çıkacak. Bu sefer ona odaklanmaya çalışacağız. Öncesi sonrasını düşünmeden konuşur gibi o andaki hislerimizi, dertlerimizi, neşemizi, mutsuzluğumuzu birbirimize anlatıyormuş gibi bir durumun içine giriyoruz. Sesli konuşmuyoruz, dışarıdan bakınca harıl harıl resim yapıyoruz.

Diyalog dediğiniz şey katmanları üst üste bindirmek aslında. İşlerde dokunun kalabalıklaşması diyaloğun zenginleşmesi anlamına mı geliyor?

Kerem Ardahan: Bazı diyaloglar uzayıp gidebiliyor. Altındaki katmanlar, izler görüntünün altında başka konuşulan şeyler olduğunu gösteriyor. Sohbet ne kadar uzarsa uzasın her zaman sonunda tatlıya bağlanıyor.

Kerem Ardahan x Bıyıkof

Sohbet tatlıya bağlanana kadar çatışıyor musunuz?

Kerem Ardahan: İlişkimiz çok pürüzsüz. İlk buluşmamız en uzun konuşmamızdı. Ondan sonra çok az konuştuk, zaten aynı dile sahibiz. İkinci buluşma da bu yüzden oldu. Bizim diyalog kurmamız lazım dedik.
Bıyıkof: Bir araya geldiğimizde ortaya çıkan kimyaya ikimiz de kıymet verip sahiplendik. Beraber bir şeyler yapalım, sonra da yaptıklarımız bir şeye dönüşsün diye düşünmedik. Hatta sergi yapmaya bayağı resim birikince karar verdik.

Serginin kurgusunda izleyiciyi ne bekliyor?

Bıyıkof: Üretme pratiğimiz temayı ortaya çıkardı. Sonra o pratiğin içinde var olan resimler arasından bir şeyleri seçtik. Mekanda da yeni bir resim yapıyormuş gibi işleri kurgulayacağız. İlk defa resimler bir araya geldiğinde bütün olarak bir hikayeye dönüşecek.
Kerem Ardahan: Hani bazı datalardan bahsettik ya, zaten o datalardan bahsettiğimiz için otomatik olarak tüm diyaloglarımız birbiriyle ilişkili. İki seneye yayılan üretim sürecinde yaptıklarımızın tümünü biz bile daha önce hiç birlikte görmedik. Sergiye gelenler resimleri çıplak gördüğü zaman bazı resimlerin altında on tane daha başka resmin olabileceğini görecekler. Resimleri defalarca bozduk, yeniden yaptık. Altta birçok resim var, hatta çok iyi resimler bunlar. Biz o resimlerin üzerine başka resimler yaptık. Onları görememe halini deneyimlemek isteyenler bu sergiye muhakkak gelsin.


bottom of page