top of page

Bıyıkof ve Kerem Ardahan'ın Oyun Alanı



Birbirlerinin işlerini kıskanmaları vesilesiyle birlikte üretmeye karar veren Bıyıkof ve Kerem Ardahan’ın boyaları, fırçaları, boş tuvalleri paylaştıkları; heyecanlandıkları zaman bolca dağıttıkları oyun alanındaydık.

Röportaj: Büşra Soydemir

Fotoğraf: Beyb Studio


Burası Kerem’in atölyesi, ortak üretimlerinizin de merkez üssü. Bir araya geldiğinizde resim yapma mesainiz nasıl başlıyor?

Bıyıkof: Yepyeni bir resme başlamak farklı bir mesai, yarım bir resme başlamak farklı bir mesai. Yeni resme hızlıca başlıyorum, bir an önce yol almaya çalışıyorum. Konuya daha içimden geldiği gibi yaklaşıyorum. Elimde bir sonraki etapta oynayabileceğim renkler, lekeler, çizgiler, çözmek zorunda olacağım problemler olsun istiyorum. Resim de sevebileceğim bir yere geldiğinde tamamlanmış oluyor.

Kerem Ardahan: Birlikte üretirken 2-3 tuvalle çalışıyoruz. Boş tuvallerden bir tanesine “şamar oğlanı” diyoruz ve ona resim yapar gibi yaklaşmıyoruz. Üzerinde fırçalardan arta kalan boyaları temizliyoruz. Genelde iyi resimler o tuvallerden çıkıyor. Süreci daha doğal olduğu için bizi en çok heyecanlandıran tuvale dönüşüyor. Mesaiye başlamak bireysel üretimlerde zor olabiliyor ama birlikte olduğumuzda hemen akıyor. Bende resim yapma fikri boyanın tuvale değmesiyle eş zamanlı, resim benim için fikir olarak da orada başlıyor. Resim yapmak, lekenin tuvale gelişindeki sürprizlere açık olmak anlamını taşıyor.



Bu kadar güdüsel takılınca resim yapma haliniz de performatif görünüyor.

Kerem Ardahan: Evet, konu biraz bedenle de alakalı. Resim yaparken hem konularım hem yapış şeklim açısından geriye doğru bir yol izliyorum. Mesela bir leke yapacaksam o lekeyi bir şeyi yapmak için değil, kapatmak için kullanıyorum. Aslında ikimiz de bedensel hareketler üzerinden geriye doğru sarmaya çalışıyoruz. Renkleri, biçimleri başlangıçta hiç düşünmüyoruz. Bizi tuval üzerinde heyecanlandıracak yere ulaşmaya çalışıyoruz.

Bıyıkof: Bende süreç performatif olduğu kadar kontrollü de ilerleyebiliyor. Tamamen andaki ruh halimle, anlatmak ya da ne görmek istediğimle alakalı. Bazen sonucu umursamadan, benden ne çıkacak diye merak edip tuvalin karşısında saçmalayabiliyorum. Amacım kendi duyguma ulaşmak, ne hissettiğimi anlamak oluyor. Photoshop’ta çalışıp tuvale geçirdiğim işlerim de var. Boyanın kurumasını beklediğim süreci değerlendirmek için birkaç tuvalin üzerinde aynı anda çalışıyorum. Spontane ve kontrollü süreç farklı tuvaller üzerinde eşzamanlı olarak da gidebiliyor.



Üretirken kendinizi bulmak dışında bir gayeniz var mı?

Kerem Ardahan: Bir şey anlatmak için tuvalin başına oturmuyoruz. Ortaya çıkan bizim bir parçamız olduğu için bizim üzerimize oluyor resmin derdi de. Her yeni resim bir laboratuvar gibi, yeni şeyleri keşfe açık. Ben de keşiflerin üzerine gidip derinleşmeye çalışıyorum.

Bıyıkof: Ben de benzer bir yerden tıkanıyorum. Yapılan resmin bir duyguyu ortaya çıkarması, bastırdığımız ya da gizlediğimiz bazı durumları barındırması lazım. Bunları resme dahil etmeyi seviyorum ve becerebildiğimde resim iyi oldu diyorum.



Akışa kapılmaya meyilli insanlar olarak eskizlerle aranız nasıl?

Bıyıkof: Bazı şeyleri çizmek çok hoşuma gidiyor. O yüzden tekrar tekrar çiziyorum. O tekrar tekrar çizdiğim şey sanki birisine dönüşüyor. Sanki benim bir yönüm, anlatmaya çalıştığım şey, bir karaktermiş gibi geliyor. Sonrasında onu tuvale taşıyabiliyorum. Daha da kahramanlaştırabiliyorum. O çizme halinden bir şeyler çıktığı bende çok oluyor. Aslına bakarsan küçük eskizleri, doodle’ları bir şeye dönüştüğü için değil hoşuma gittiği için yapıyorum. Doldurduğum defterleri web sitemde paylaşırken ismine “hey joy” dedim, benim için öyle keyifli. Boyamada o kadar hızlı olamıyorsun. Fırça ve boya, kalem kadar hızlı çalışmıyor.

Kerem Ardahan: Ben eskiz yapmıyorum. Kağıt demek ön hazırlık ve eskiz süreci demek. Bu sebeple edisyonlu işlerin dışında kağıtla pek işim de yok. Kağıdın üzerindekini tuvale geçireceğim zaman enerjimi kağıt üzerinde kaybetmiş oluyorum, geriye işçilik yapmak kalıyor. Öyle olunca da dinamizmin içine giremiyorum. Oyuncaklarım tuval ve boya, direkt onlarla oynamak istiyorum.



Yoğunlukla kullandığınız diğer malzemeler neler?

Kerem Ardahan: Elimize geçen her şey malzemeye dönüşebiliyor. Geçen gün kaşıklıktan da çok güzel doku oluşturabileceğimizi fark edip hemen birlikte yaptığımız bir resim üzerinde denedik mesela. Stencil kullanmayı seviyoruz, grafik bir etki katıyor işlere. Kağıt bant kullanarak maskeleme yapmak da sıkça yaptığımız bir şey. Bıyıkof’un formülüyle fısfıs spreyle işleri sulayıp doku elde ediyoruz, kendisi eskiden duşa sokardı tuvalleri. Tuvallerimize onlar çok ciciymiş gibi davranmıyoruz.



Birlikte çalışırken tuval üzerinde yönelimleriniz nasıl farklılaşıyor?

Kerem Ardahan: Bıyıkof yapıyor, ben onları bozuyorum. Bazen o dağıtıyor, ben topluyorum. Kendi kendimeyken toparlayamıyorum mesela. Bu yüzden benim kompozisyonlarım genelde daha açıktır. Bıyıkof dağıtıp toparlayabiliyor.

Bıyıkof: Bana da toparlayıcı olan Kerem’miş gibi geliyor, o roller sürekli değişiyor. Değişkenlik sebebiyle de resim kendi içinde ilerleyebiliyor aslında. Neşelenip, yükselip, duygusal yoğunluğu yakalınca akışa giriyoruz. Bütün boyaların kapağını açık unutuyoruz, atölye darmadağın oluyor. Hiçbir şey görmeyip duymamaya başlıyoruz.



Üretimleriniz için beslendiğiniz kaynaklar nedir?

Bıyıkof: Beni başka resimler heyecanlandırıyor. Diğer resimlerin üretme ve yaratma ihtiyacı uyandırması bir besleme biçimi.

Kerem Ardahan: Üniversitedeyken sokak sanatına çok baktım. O kadar da sokak sanatçısı olamadım, o başka bir eylem biçimi. Ama üretimlerimi etkilemiştir. Çünkü sokak sıkıştırılmış, konsantre bir yer. Her şeyin iç içe olduğu bir alan olduğu için bana ilham veriyor.


Konu olarak oyun alanınız neresi?

Bıyıkof: Duygular olabilir.

Kerem Ardahan: Hareket, karşılaşılan engeller, çarpıklık, sakatlık. Günümüzde her şeyin düzgün olması gerekiyor. İyi bir adam olmalısın, yoga yapıp sağlıklı yaşamalısın. Bu gereklilikler karşısında aksi bir ergen gibiyim. Her şey toplumun, devletin, ailelerin istediği gibi olsa bütün günler birbirinin aynısı olarak devam eder ve hayatın anlamı kalmaz. Sanat o mekaniği kırmak için var, en azından benim hayatımda öyle.



bottom of page