İllüstrasyon, mural, heykel ve hareketli görüntü tasarımı alanında üretimler gerçekleştiren multidisipliner tasarımcı Yonca Karaarslan ile çalışmaları ve kripto sanat üzerine sohbet ettik.
Yonca Karaarslan kimdir, biraz kendinden bahseder misin?
İstanbul’da doğdum. Sanat yaşamımın tümünü bu eşsiz şehirde ve bu şehrin ilhamlarıyla geçirdim. Kağıt ve kalemle tanıştığım ilk andan bu yana resim yapmak en büyük tutkum haline geldi. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Resim bölümüne başlayana kadar, bu sürecin rotasını değiştirmeyeceğimden hep emindim. Rota değişmedi belki ama seyahat duraklarında farklı disiplinleri keşfetmek, merakımı hep diri tuttu. Alanımı sürekli olarak, illüstrasyon, motion, mural ve heykel sanatıyla, çeşitlendirmeye ve zenginleştirmeye çalıştım. Hepsi besin kaynağım oldu diyebilirim.
Çalışmalarında detaylı ve kompleks bir görsel dile sahipsin. Kendine özgü bu görsel dilin ortaya çıkış süreci nasıldı?
MSGSÜ Resim bölümünde geleneksel bir eğitim almama karşın, özgün bir dışavurumun oluşması uzun bir zaman dilimine rastlıyor. Sürecin deneyimsel kısmından oldukça haz duydum. Pandemi süreci ile başlayan dijital yolculuğum, öncesindeki tüm süreçleri birbirine bağladı. Şimdilerde ise tüm kazanımlarım, birbiriyle dayanışma halinde ilerliyor.
Kullandığın renk paleti oldukça dikkat çekici. Tercih ettiğin renk paleti anlatmak istediğin hikayeye nasıl bir katkı sağlıyor?
Güneş ışığının yüzeylerde yarattığı neon etkiler, ayın geceye verdiği ışıltı, gece show’ları için düzenlenen ışıkların yarattığı renkler, en büyük ilham kaynağım. Rengi ve ışığı işlerime davet ediyorum. Gece ve gündüzün, gerçeklik ve kurmacanın, dijital ve analoğun birbiriyle olan ilişkileri, beni sorgulatan ve tetikleyen unsurların temelini oluşturuyor. Elektronik müziğin üretim sürecime yansıması önemli bir rolü sahipleniyor. Her şeyin birbirine ayna olduğunu ve her birimizin bu yansıma görevini üstlendiğimizi düşünüyorum. Kısaca her şeyden ve herkesten etkileniyorum.
Yaratıcı çalışmalarında dijital araçları sıklıkla ve yenilikçi bir şekilde kullanıyorsun. Dijitalin yanı sıra analog teknikler yaratım sürecinde nasıl rol oynuyor?
Dijital süreçte tıpkı geleneksel sanat eğitimi süreci gibi kendi basamaklarını içeriyor. Her basamak bir sonrakine çıkış isteğimi arttırırken, kullanacağım alanın gereksinimlerine göre yön değiştiriyor. Gece hayatını, elektronik müziğin dijital sanatla vals’i gibi hayal ediyorum. Bu alanın temsilcilerinden biri olmak hedeflerimden biri. Dijital alanda yapacağınız her çalışmanın, geleneksel bilgi ve birikim havuzunuzdan faydalandığını düşünüyorum. Bağımsızlığı, temelsiz hissettiriyor.
Kripto sanatın geleceği hakkında ne düşünüyorsun? Sanat dünyasında kripto sanatın önemi artmaya devam ederken, sence kripto sanatın geleceği nasıl şekillenecek?
Sanal bir evren inşa edildi. Bu da kendini ifade etme biçiminde açı farkı, sanatını paylaşma imkanı bulamayan birçok sanatçıya da nefes alanı açıyor. Gelecekte neler olur tam kestirememekle beraber eserlerle farklı bir iletişim yolu bulunmuş olması beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Eser kavramlarının artışı, pasta payını oldukça arttırıyor. Sadece kripto sanatı değil, metaverse, block zincir birçok alanı içinde barındırıyor. Sürreal bir yaşamın kapıları, farklı perspektiflerden ardına kadar açılıyor.
Kripto sanat alanında çalışmalarını merakla takip ettiğin isimler kimler?
Dijital alanda takip ettiğim sanatçılar aslında çok fazla, aklıma gelen ilk Türk sanatçılar Gizem Vural, Balkan Karışman ve Burak Beceren; yabancı sanatçılar ise Seo Hyojung ve Kswery Komputery. Her biri kendilerine özgü dilleriyle iş üretiyorlar. Severek takip ediyorum.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Gelecek için heyecanım hep diri. Yurt dışı planlarımın yanı sıra yeni projelerim de yolda. Motivasyonum çok yüksek ve gelen bütün fırsatları kucaklıyorum.
Comments