Deneyim çağıyla birlikte senelerdir alıştığımız sıkıcı ticari fuar kurulumları artık yerini interaktif ve dikkat çekici kurulumlara bırakıyor. Sadece bir markanın ürününün sergilenmesinin çok ötesinde markanın hikayesini anlatması ve vermek istediği mesajı en iyi şekilde insanlara geçirebilmesi fuar kurulum tasarımlarının yeni misyonu. Onlarca rakibiniz arasında doğru müşteriyi size çekebilecek yeni nesil mimari, sanatsal ve dijital tasarımları ortaya çıkarmak da özgün ve yaratıcı tasarımcıların işi. Geçtiğimiz ocak ayında Hannover’de Avrupa’nın en büyük zemin fuarı Domotex gerçekleşti ve bu fuarda sergilenen The Path ismindeki enstalasyon senenin en çok konuşulan fuar kurulumlarından birisi oldu. İşin heyecan uyandıran bir başka yanı da bu yaratıcı tasarımın iki Türk tasarımcıya ait olması.
İstanbul merkezli tasarım stüdyoları Yerce Mimarlık'tan mimar Nail Egemen Yerce ve ZAAS'tan mimar Ayça Taylan imzalı the Path, Gaziantepli halı firması Stefany Home & Living için tasarlandı. Kurulum aslında seyircinin de tasarıma dahil olmasını sağlayan interaktif bir oyun. İlhamını halı dokumasında kullanılan çok renkli liflerden alan enstalasyon, ziyaretçilerin iplik ve düğümleri temsil eden renkli topları kullanarak halının yaratım ve üretim sürecine dahil olmalarını sağlıyor. Halı üreticisi marka ile ziyaretçiler arasında yeni, mimari ve interaktif bir diyalog kuran çalışma, markanın birlikte yaratma algısına vurgu yapıyor.
2020 FRAME Awards People's Choice Trade-Fair Stand of the Year ödülünü de alan bu özel tasarımı, yaratıcıları mimar Nail Egemen Yerce ve mimar Ayça Taylan’a sorduk.
"‘The Path’ tam da böyle bir meydan okuma üzerine kurulu, yani fuar gibi bir ortamda, 20 m2’lik bir kutu içerisinde hiç ürün sergilemeden, bir firmanın temsiliyeti nasıl kurulabilir ile başladı her şey."
Ayça: Günümüzdeki fuarları düşündüğümüzde, onların ticari ve yoğun ortamında, markaların bir yandan kendi ürünlerini sergilemesi diğer yandan da kendi felsefelerini diğerlerinin arasından sıyrılıp akılda kalıcı bir deneyime dönüştürerek, ziyaretçilere aktarması pek de kolay denemez. Özellikle de bunu 20 metrekarelik sınırlı bir kutunun içinde, hiç ürün sergilemeden yapmaya yönelmişlerse, bu güçlük daha da artabilir bile diyebiliriz. ‘The Path’ tam da böyle bir meydan okuma üzerine kurulu, yani fuar gibi bir ortamda, 20 m2’lik bir kutu içerisinde hiç ürün sergilemeden, bir firmanın temsiliyeti nasıl kurulabilir ile başladı her şey. Tasarlayacağımız enstalasyonun, halı üreticisi firma ve ziyaretçiler arasında iletişim kuran bir platforma dönüşmesini hedefledik. Markanın ‘birlikte üretmeye’ imkan tanıyan üretim süreci bize ilham kaynağı oldu ve bunun üzerinden kurulmak istenen marka algısına dair hatırda kalıcı bir deneyimin ve bunun mimari karşılığının cevaplarını aradık. Renkli ipliklerin bir araya gelerek bir halıyı oluşturması fikrinden hareketle, ipliklerin çeşitli renklerdeki toplarla temsil edildiği, ziyaretçilerin de seçtikleri toplarla bir halıyı beraberce oluşturabildikleri interaktif bir oyun tasarladık. Bu oyun, anlaması ve içine dahil olması çok kolay olmalıydı, ancak içinde dinamik ve girift bir katman da barındırmalı, ziyaretçileri oyunun içinde tutabilmeliydi.
Bu kompleks görünen strüktürün dört gün süren bir fuar için ayrılan iki günlük hazırlık döneminde hızlı ve kolay biçimde kurulup sökülebilmesi gerekli idi. Bunu başarabilmek için de, en fazla üç ayrı modülün, farklı kombinasyonları ile kurulabilen bir tasarım geliştirdik.
Egemen: Fotoğraflardan da algılanabileceği gibi enstalasyon; toplar, metal borular ve delikli zemin olmak üzere üç temel unsurdan oluşuyor. İplikleri temsil eden toplar canlı, fosforlu renklere sahip. Topların yuvarlanacağı yollar da yine fosforlu renklerdeki metal boruların modüler bir şekilde birbirine eklenmesiyle meydana geliyor. Bu fosforik renklerin seçimine, aydınlatma senaryosu ile ilişkili karar verdik. Alternatifli iki rota oluşturacak biçimde tasarlanan tavana asılı borular, iç içe geçerek sarmal bir yol halinde zemine ulaşıyor. Ziyaretçiler istedikleri renkte bir topu seçtikten sonra onu, yolun istedikleri herhangi bir noktasından bırakarak yolculuğu başlatıyor ve oyunun hızlı bir şekilde parçası oluyorlar. Hem topların, hem de yolların malzeme seçiminin sonucu olarak; topların hafif eğime sahip, kıvrımlı yollar içerisinde yuvarlanmasıyla ortaya çıkan metalik sesler, hareket ve sesin birlikteliğini sağlayıp, enstalasyonun önemli bir öğesi haline geldi. Bu kompleks görünen strüktürün bir yandan, dört gün süren bir fuar için ayrılan iki günlük hazırlık döneminde hızlı ve kolay biçimde kurulup, sökülebilmesi gerekli idi. Bunu başarabilmek için de, en fazla üç ayrı modülün, farklı kombinasyonları ile kurulabilen bir tasarım geliştirdik. Bunun için epey uğraştık.
Ayça: Seçilen topların renklerinin tamamen ziyaretçilerin kişisel ve keyfi tercihlerine bağlı olması, oluşum sürecini en az ortaya çıkan halı kadar ilginç kıldı. Dolayısıyla bu interaktif oyun, delikler tümüyle dolduğunda tekrarlandı ve her defasında ortaya başka örneği olmayan yeni bir ürünün, yani halının üretimi söz konusu oldu. The Path, ziyaretçiler arasında etkileşimi arttırarak, birlikte üretmeye imkan tanıdığına biz 4 gün boyunca orada olduğumuz için şahit olduk. Böylece biraz da fuar alanının resmi ortamına sürprizli ve eğlenceli bir katkı sağladığımıza inanıyoruz.
Egemen: Çok olumlu geri dönüşler aldık. Topları ceplerine atıp, eve götürmek isteyenlerden, top deliğe girmeyince üzülüp, kızıp, sinirlenip; bir daha denemek için sıra oluşturanları uzaktan izledik. Bizim için de enstalasyonun; tasarımından, ziyaretçiler ile etkileşime nasıl gireceği, deneysel bir sürecin parçası idi. Bunu her aşamasında gözlemleyebildiğimiz için şanslıyız. Diğer işlerimizin yanı sıra, bu tip projeler tasarlayıp, hayata geçirmeyi seviyoruz. Gelen talepler doğrultusunda, ‘The Path’i farklı sanatsal mecralarda ve kamuya açık kentsel alanlarda yeniden hayat geçirmeyi, böylece daha çok kişiyi bu tip projeler ile buluşturmayı istiyoruz.