
Berlin’in Kreuzberg semtinden hareketle tanıdık manzaraları algılanmaz gerçekliklere tek bir imge üzerinden dönüştüren Ekvadorlu sanatçı Roberto Rivadeneira’nın kişisel sergisi “Reality Tour” büyük ölçekli baskı ve karışık teknikteki tuvallerini bir araya getiriyor. Fiziksel ve dijital sanat pratikleri arasında gezinen sanatçı ile Hošek Contemporary’de gösterimde olan üretimleri hakkında konuştuk.

Kreuzberg semti üzerinden temelini alan “Reality Tour”da bilindik manzaraların algılanan gerçekliğini dönüştürüyorsun. Bu alanı senin için odak noktası olarak tanımlayan nedir?
"Reality Tour"da odak noktam gerçekten de mekânın değişkenleri ve gündelik hayatımızda karşılaştığımız imgelerle oynamaktı. Sergi, perspektifin kişiden kişiye nasıl büyük farklılıklar gösterebileceğini ve aynı ortamın farklı yorumlanmasına yol açabileceğini keşfetmeyi amaçlıyordu. Sergi Kreuzberg'de gerçekleşmiş olsa da bölgenin kendisinin sanat eserlerinin ana konusu olmadığını açıklığa kavuşturmak bu noktada önemli. Onun yerine Kreuzberg, bu sergide mekânsal algının keşfedilmesi için bir fon ya da başlangıç noktası işlevi görüyor. Başlangıç olarak Kreuzberg'i seçtim çünkü burası benim ikamet ettiğim semt ve bu semt ile derin bir kişisel bağım var. Zamanımı önemli ölçüde burada geçirmem, manzaraları ve çevreyi yakından gözlemlememi sağladı ve bu da bana bu tanıdık çevrem bağlamında farklı mekân algılarını denememe ilham verdi.
Kreuzberg'i seçmemde kültürlerin karışımı ya da belirli özellikleri değil, daha ziyade yakından tanıdığım bir yer üzerinden gerçeklik ve algı arasındaki ilişkiyi inceleme fırsatım etkili oldu. İzleyicilerin tanıdık manzaralara ilişkin anlayışlarına meydan okuyabileceğim ve onları mekânla etkileşime geçme ve mekânı yorumlama biçimlerimiz üzerine düşünmeye davet edebileceğim bir tuval sağladı.


"Reality Tour" bir keşif ve deney süreciydi, Kreuzberg gibi bir mahalleden günlük bir görüntünün alternatif gerçeklikleri ve perspektifleri ortaya çıkarmak için ne kadar manipüle edilebileceğini ve yapısöküme uğratılabileceğini keşfetme yolculuğuydu.
Eserlerin her gün gördüğümüz bir şeyin algısını değiştirmenin bir yolunu bulmak için aynı imgenin sınırlarını arıyor. Bu fikre dair ilhamın nasıl oluştu?
"Reality Tour "da tek bir görüntünün sınırlarının keşfedilmesinin ilham kaynağı iki farklı, ancak ilgi çekici kaynağa dayanıyor. İlki 90'ların sitcom dizisi Seinfeld'in bir bölümünden geliyor. "Reality Tour" adlı bölümde, Kramer karakteri bir tur otobüsünü kaçırır ve turistlere New York'ta kendi kişisel deneyim ve bakış açısına göre rehberlik eder, klişeleşmiş simge yapıları atlar ve bunun yerine şehrin benzersiz, öznel bir görünümünü sunar. Bu fikir bende derin bir yankı uyandırdı ve bireysel bakış açımızın çevremize ilişkin anlayışımızı ve algımızı nasıl şekillendirdiği, her birimizin kişisel deneyimlerimiz ve algılarımız temelinde kendi 'gerçeklik turumuzu' nasıl yarattığımız sorusunu ortaya çıkardı.
İkinci ilham kaynağı ise dışavurumcu çalışmalarıyla tanınan Alman ressam Daniel Richter'den geliyor. Richter, geçtiğimiz yıllarda tek bir fotoğraftan yola çıkarak bir dizi sanat eseri üretme deneyine girişti. Birinci Dünya Savaşı'ndan iki yaralı askeri tasvir eden bu görüntü, Richter tarafından defalarca kez yeniden yorumlanarak, bir görüntünün ne kadar dönüştürülebileceğinin ve tek bir kaynaktan çıkarılabilecek çeşitli ifadelerin sınırlarını zorladı. Bu kavram içimde bir hayranlık uyandırdı ve beni tek bir görüntüyü orijinal özünün bir kısmını koruyarak ne kadar dönüştürebileceğimi keşfetmeye itti.
Bu ilhamların bir araya gelmesiyle "Reality Tour" doğdu. Bu bir keşif ve deney süreciydi, Kreuzberg gibi bir mahalleden günlük bir görüntünün alternatif gerçeklikleri ve perspektifleri ortaya çıkarmak için ne kadar manipüle edilebileceğini ve yapısöküme uğratılabileceğini keşfetme yolculuğuydu.
Alternatif bir perspektif ve mekânsal anlayış sunan soyut imgeler ile geleneksel boyama tekniklerinin bir birleşimiyle manipüle ettiğin görüntüler serginin kurgusunu oluşturuyor. Ortaya çıkan paralel gerçeklik ve perspektifin tarifini nasıl yaparsın?
Çalışmalarımdan ortaya çıkan paralel gerçeklik ve perspektif, her gün deneyimlediğimiz bu ikiliğin yani fiziksel olarak içinde yaşadığımız somut dünya ve giderek daha fazla etkileşime girdiğimiz dijital gerçekliğin bir somut örneği. Kişisel olarak bu yaklaşımın, dijital ve fiziksel deneyimlerimizin harmanlanmasını keşfetmeye ve yorumlamaya çalıştığım mevcut sanatsal sürecimle uyumlu olduğunu hissediyorum. Bu alanların iç içe geçmesi yoluyla, gerçeklik algılarımızın hem somut çevremiz hem de dijital etkileşimlerimiz tarafından nasıl giderek daha nüanslı ve çok katmanlı hale geldiği hakkında bir konuşma yaratmayı amaçlıyorum. Böylece sergi, fiziksel ve dijital gerçekliklerin birleştiği ve ayrıştığı, paralel perspektiflerden oluşan zengin bir doku yaratan, mekân ve gerçeklikle gelişen etkileşimimizi yansıtan bir ayna görevi görmeyi amaçlıyor.

Sergi içeriğinde hem fiziksel hem dijital sanat pratiğinin birleşiyor. Hazırlık sürecinde bu iki pratik birbirini nasıl dönüştürdü?
"Reality Tour"un yaratılmasında fiziksel ve dijital sanat pratikleri arasındaki yinelemeli diyalog ve sürecin birlikte nasıl geliştiği belirleyici oldu. Serginin tohumları Madrid'deki We Collect galerisinde geçirdiğim bir misafir sanatçı programı sırasında atıldı. Orada farklı sonuçlar elde etmek için fotoğrafı manipüle ederek 3D yazılım ve 3D tarama tekniklerini keşfettim. Dijital tekniklerle yaptığım bu deneyler serginin temel konseptini oluşturdu.
Berlin'e döndükten sonra süreç daha fiziksel bir hal aldı. Günlerimi Kreuzberg çevresinde yüzlerce fotoğraf çekerek geçirdim, bu nispeten analog bir süreçti. Bunların arasından bir görüntü seçtim ve dijital olarak manipüle ederek serginin temelini oluşturdum. Ardından seçtiğim görüntü büyük ölçekli tuvallere aktarmamla dijital manipülasyon fiziksel alana geri döndü. Sonrasında bu baskıları şeffaf yağlı boya katmanlarının uygulandığı, eserlere derinlik ve karmaşıklık katan daha ileri bir dönüşümden geçirdim. Böylelikle "Reality Tour" için yaptığım hazırlıkta fiziksel ve dijital alanlar arasında tutarlı bir alışveriş oldu. Her bir uygulama diğerini bilgilendirdi ve dönüştürdü, ikisi arasında bir bulanıklık yarattı, bir sanatçı olarak beni zorlayan ve nihai sonucu zenginleştiren bir etkileşim ortaya çıktı.