Tom Ducarouge | Endüstriyel Tasarımcı
- Onur Çoban
- 21 Tem
- 4 dakikada okunur

Extra Cap Display, Private Commission, 2024, Image Charles Michalet
Paris merkezli endüstriyel tasarımcı Tom Ducarouge’un dünyası, ham malzemenin dürüst diliyle çağdaş formlar arasında kurduğu sade ama güçlü bir diyaloğa dayanıyor. Londra’daki Central Saint Martins’de aldığı eğitimin ardından Paris’e dönerek kendi stüdyosunu kuran Tom, hikâye anlatımını tasarım pratiğinin merkezine yerleştiriyor. Metal, ahşap ve doğal kumaş gibi malzemeleri, üretim sürecinin izlerini saklamadan, olabildiğince yalın ve dokunsal bırakıyor.
Tom’un pratiği, analog ve dijital tekniklerin birbirini beslediği bir üretim alanı. El eskizlerinden 3D modellemeye, atölyelerdeki zanaatkârlarla yürüttüğü diyaloglara kadar her adım, hem malzemeyi hem de tasarımı kendi hikâyesine dahil ediyor. Bugün dört kişilik ekibiyle, bağımsız kalmanın esnekliği ile sürdürülebilir büyümenin dengesi arasında yeni sorular sorarak üretmeye devam ediyor.
Tom ile çalışmaları ve üretim pratiği üzerine sohbet ettik.
Röportaj: Onur Çoban
Tom Ducarouge kimdir? Kısaca kendinden bahsedebilir misin?
Merhaba, ben Tom. 27 yaşındayım ve endüstriyel tasarımcıyım. Londra’daki Central Saint Martins’de okuduktan ve 2020’de mezun olduktan sonra Fransa’ya geri döndüm ve stüdyomu Paris’te kurdum. Uluslararası ölçekte çalışma şansına da sahibim; farklı bağlamlar ve malzemelerle temas etmek merakımı canlı tutuyor ve beni besliyor. Hem objeler/ürünler hem de mekansal yerleştirmeler tasarlıyorum. Özellikle metal, ahşap ve doğal kumaşlar gibi ham malzemelere çekiliyorum; işlerimde onları olabildiğince yalın, dürüst ve dokunsal bırakmayı seviyorum.

Tom Ducarouge Office, Image Adrien Ozouf
“Tasarım felsefem hikâye anlatımına dayanıyor. Her parçayı bir anlatı taşıyıcısı, yeni ritüeller, deneyimler veya etkileşim biçimleri yaratmanın bir yolu olarak görüyorum. Yüzeyin altındakiler de beni büyülüyor: şeylerin nasıl bir araya geldiği, ham kenarlar, yapım detayları. Bir objenin malzemesini okuyabildiğinizde, sürecin estetiğin bir parçası hâline geldiği anları seviyorum.”
Malzeme araştırması yaparken veya yeni projelerinde malzeme seçerken hangi faktörleri göz önünde bulundurursun? Bize biraz çalışmalarındaki malzeme seçimlerinden bahsedebilir misin?
Bir projeye başladığımda sorduğum ilk soru her zaman şudur: Bu malzemeye erişimim var mı? Neredeyse her şeyi yerel olarak üretiyorum; işlerimin %99’u Paris’te yapılıyor. Atölyelere, malzemelere ve tasarımları hayata geçiren insanlara yakın olmayı seviyorum. Sonrasında işlev ve form arasında sürekli bir denge arayışı başlıyor. Örneğin taş; varlığı ve dokusunu seviyorum, ancak ağır, kırılgan ve her zaman pratik değil. Öte yandan alüminyum güçlü, hafif, işlenmesi kolay ve daha erişilebilir. Kumaş ise başka bir favorim. İnanılmaz derecede çok yönlü ve ölçekler ile tipolojiler arasında sayısız olasılık sunuyor.
Heat Sensitive Table, On Running, 2025
Bize biraz çalışmalarındaki tasarım ve üretim sürecini anlatabilir misin? Üretim sürecinde sezgisel mi ilerlersin yoksa önceden net bir plan olur mu kafanda?
Benim için analog ve dijital teknikler ayrılmaz bir bütün. Her biri diğerini besliyor. El ile eskiz yapıyor, görsel araştırmalara dalıyor ve fikirlerimi 3D ortamda inşa ediyorum. Bir projenin en başından itibaren zanaatkârları ve atölyeleri sürece dahil etmeyi seviyorum. Onların uygulanabilirlik konusundaki geri bildirimleri çok değerli ve bu etkileşimler çoğu zaman tasarımın evrimini şekillendiriyor. Geçmiş projelere yeniden dönmeyi de seviyorum. Sakladığım numune ve prototipler bazen yeniden ortaya çıkıp yeni versiyonlara ilham veriyor. Eski fikirlerin bu parçacıklarıyla yeniden bağ kurmakta değerli bir şey var; çoğu zaman beklenmedik olasılıkları açığa çıkarıyorlar.
Natural Wine Bar, Soho House, 2024, Images Adrien Ozouf
Tasarım süreci ve çıkan ürün bazında bugüne kadar seni en çok heyecanlandıran çalışman hangisiydi?
Beni en çok heyecanlandıran projelerden biri, bir dizi şapka askısı tasarımıydı. Bu proje; 50 parçalık bir seri üretim, ambalaj tasarımı ve projeye özel bir web sitesi oluşturmayı kapsıyordu. Fikirden dağıtıma kadar her adımı üstlenerek tamamen bağımsız bir şekilde ilerlemek inanılmaz derecede motive ediciydi. Şimdi bu projeyi farklı türde objelere genişletmeyi ve taze bir bakış açısıyla yeniden başlatmayı düşünüyorum.
Geçen yılki en büyük projelerimden biri ise Gucci için tasarladığım, ayna parlaklığında paslanmaz çelikten yaklaşık 800 adet oturma elemanıydı. Paris’te, sadece dört hafta içinde üretilen bu proje, şimdiye kadar yönettiğim en büyük üretim süreciydi. Yoğun bir süreçti ama inanılmaz tatmin ediciydi. Hem yerel üretimde kalıp hem de yüksek zanaat kalitesini koruyarak bu ölçeği yönetmekten gurur duydum.
Gucci Seats, Bureau Betak, 2024, Images Bureau Betak
Son olarak, bu yılın Ocak ayında Marais’nin kalbindeki bir şehir evini New Balance için bir showroom’a dönüştürdüm. Proje; vintage mobilyaları seçmekten bitki, dergi ve mumlara kadar tüm dekor detaylarını yönetmeye kadar uzandı. İç mekân düzenlemesi ile mekânsal hikâye anlatımı arasındaki sınırları bulanıklaştıran, anlamlı bir süreçti. Mekân için ayrıca özel bir mobilya tasarladım: Japon kâğıdı ve ahşaptan yapılmış, ışıklandırılmış üç panelli bir yerleştirme. Tasarımın bir odadan diğerine kesintisiz bir atmosfer yarattığı bu tür projeler beni özellikle heyecanlandırıyor.
NB House 2025, Images Adrien Ozouf
Çalışmalarının arkasındaki ilham kaynaklarından biraz bahsedebilir misin? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde merakla takip ettiğin isimler kimler?
İlhamımı çok farklı yaratıcı isimlerden alıyorum. Bunlardan biri, alüminyum dökümünü tekstil bileşenleriyle harmanlayan Londra merkezli obje tasarımcısı Matan Fadida. Formları inanılmaz derecede saf ve görsel olarak çok güçlü buluyorum. Nicolas Yuthanan’ın objeleri ve aksesuarları fotoğraflama biçimi de beni sürekli etkiliyor — kompozisyonlarında hem bir hassasiyet hem de cesaret var, bu gerçekten bana hitap ediyor. Farklı bir alanda ise Studio Erased’in mekânsal yerleştirmeleri her zaman beni çarpıyor. İşlerinde öyle bir ham yoğunluk var ki, her gördüğümde yaratıcılığımı ileriye taşıyor. Ve son olarak, daha zanaatkâr bir perspektiften, Léa & Nicolas’ın seramik işlerine derin bir hayranlığım var. Yaptıkları işte hem yere basan hem de şiirsel bir yan var, bu da benimle gerçekten rezonansa giriyor.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Birkaç ay önce yeni bir stüdyo alanına taşındım. Daha bir yıl öncesine kadar tek başıma çalışıyordum, şimdi ise dört kişilik bir ekibiz. Bu, gelecekte nasıl bir yapı istediğimi sorguladığım ilginç bir geçiş dönemi. Stüdyoyu büyütmek ve ölçeklendirmek mi istiyorum, yoksa küçük ve çevik mi kalmalı? Projelerimi seçebilme özgürlüğü, esnek kalabilmek, denemeye devam etmek ve seyahat özgürlüğüne sahip olmak benim için çok değerli. Şimdilik, yaratıcı bağımsızlık ile sürdürülebilir büyüme arasında doğru dengeyi bulmaya çalışıyorum.
























































































