top of page

DİYALOG: Serra Duran Paralı | Multi-disipliner Sanatçı


Cannes Short Film Festival en iyi müzik videosu ödüllü "It's Just"

Multi-disipliner sanat üretimleriyle son dönemde dikkat çeken işlere imza atan sanatçı Serra Duran Paralı ile çalışmaları üzerine sohbet ettik.


Serra Duran Paralı kimdir?

Serra Duran Paralı (1993, İstanbul) film odaklı çalışan multi-disipliner bir sanatçıdır. Duran Paralı, Koç Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar bölümünden mezun olduktan sonra Fransız devletinin bursu ile Paris’teki La Femis, Fondation Européenne pour les Métiers de l'Image et du Son’da belgesel film yönetmenliği okumuştur. Paris’te brutalist mimarinin sosyolojik etkileri üzerine ‘THIS BRUTAL WORLD’ isimli kısa bir belgesel yazıp yönetmiştir. Sanat tarihindeki feminist akımlar/örnekler üzerine kurduğu müzik videosu ‘IT’S JUST’ ile Cannes Short Film Festival’da en iyi müzik videosu ödülü almıştır. İç ve dış kavramlarının yerini değiştirip, dengelerin mekanın dışında kaydedilen seslerin içeriye taşındığında nasıl değiştiğini sorgulayan, yaşadığımız şehrin, düzenin ve teknolojik statükonun hızına boyun eğdiğimiz anlarla kendi içe dönüş pratiğinde ortaya çıkanları kara mizahi bir dokunuşla çarpıştırdığı video işi ‘Present Tense’ 2020, ile Homeostasis sergisinde yer almıştır. Yakın zamanda Muhiddin Aslanbay’ın bir popüler kültür hicivi olan ‘Bu Şarkı 1 Numara’ isimli şarkısının müzik klibini yazıp yönetmiştir. İstanbul'da üretimine devam etmektedir.
Bu biyografi paylaşmam gerektiğinde ilettiğim metin, fakat dürüst olmak gerekirse kendinden 3. tekil şahışla bahsetmekten bir hayli huzursuzluk duyan, kendini ve hayatı biraz olsun anlamaya çalışan, yolda bir insanım. Mesleğimiz ile değil olduğumuz insan üzerinden tanımlanabilir olmayı dilerdim. Yahut özgürce hiç tanımlamamayı.

"This Brutal World" isimli kısa belgeselden bir kare


"This Brutal World" isimli kısa belgeselden bir kare

Multi-disipliner bir sanat üretimin var. Sanat üretimine hangi alanda başladın ve sonrasında üretiminin çeşitlenmesi süreci nasıl gelişti?

9 yıl boyunca tiyatro yaptım. Fransızca absürd tiyatro ile başladım. Sonrasında bir süre NYFA’da kamera önü oyunculuk eğitimi aldım. Bir yandan okuldaki bölümüm, medya ve görsel sanatlar dahilinde fotoğraf ve video üzerine bir üretimim vardı. Türkiye’de oyuncu olarak var olabileceğim bir alan bulamadım. (Belki de yeteri kadar aramadım.) Bu alanı kendim yaratabileceğimi düşündüm. Ve kamera önünden arkasına doğru evrildi yolum. Şimdilerde senaryo yazma pratiği kazanmaya çalışıyorum. Bir yandan moda markaları için görsel dünya yaratma sürecinde fotoğrafçı, sanat yönetmeni yahut yaratıcı yönetmen olarak çalışıyorum. Buradan sağladığım geliri fotoğraf, belgesel, film gibi kişisel projelerimi gerçekleştirmek üzere kullanıyorum. Bir nevi Robin Hood’culuk.

Proje süreçlerinde analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?

Bir hayli analog bir insanım. Fakat pratikte bu tutumu sürdürmek ne yazık ki pek sık mümkün olmuyor. Gönül ister 16mm uzun metraj film çekmek. Belki o da olur bir gün. Şu an için dijital daha elverişli. Nitekim düşünürken tercihim mutlaka kalem kağıttan yana olur.

Bu Şarkı Bir Numara


En son yönetmeliğini yaptığın klip projesi "Bu Şarkı Bir Numara" ile adını duyduk. Bu projeden biraz bahseder misin?

Şarkının üreticisi Muhiddin Aslanbay çok kıymetli bir aile dostumuz. Babamın askerlik arkadaşı. Aşağıdaki ilk fotoğraflarımızdan biri. Bir gün, böyle bir şarkı yaptım, düşünme şeklini çok beğeniyorum, klibini senin çekmeni isterim dedi. Ve bu yola gitmiş olduk. Can dostum ve klibin başından sonuna tüm kreatif sürecini üstlenen Günsu Sarı ile kolları sıvadık. Muhiddin kendi kelimeleriyle şöyle aktarıyor: ‘Şarkı, bir şarkı yapıp, bir klip çekip ya da bir sansasyonla havaya giren, gerçekte ne iş yaptıkları, nerden ne kazandıkları belli olmayan, fakat nasılsa bir şekilde sefahat süren bir kitle metaforu ile, içi boş, popülerlik klişesi ve özentisi üstünden sınıfsal bir perspektif, bir düzen eleştirisi, değersizleşmeye, aynılaşmaya, hap yap para kapçılığa bir itiraz. Modern bir hiciv.’
Şarkının tabiatına uygun olacak şekilde bu hicvi verebilmek adına bir hayli çaba sarf ettik. Muzur ve satirik arasında gidip gelirken dozu fazla kaçırmamak kritik bir noktaydı. Klibi bin bir güçlükle çekmeyi başardık. Ve hemen ardından pandemi ilan edildi. Zoom üzerinden montajlar hatta ve hatta renk yapıldı... VHS görüntüleri o durum vaziyette aktaramadık, işleyebildiğimizde ödün vermek istemedik ve sil baştan yeniden montaja oturduk. Pandeminin orta yerinde tarifsiz bir sanal mücadele sonunda projeyi tamamladık. Ekibin, kastın, dahil olan herkesin muazzam özveri ve emeğini gördükçe hem hayrete düştüm hem umut buldum. Birlikte yürüdüğümüz herkesin yeri apayrı, tekrar ve tekrar ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki varız.

Serra Duran Paralı & Muhiddin Aslanbay


Kimi zaman yönetmen, kimi zaman küratör kimi zaman ise kreatif direktör. Farklı projelerde farklı rollerde görüyoruz seni. Proje süreçlerinde bu rollerin içinde kalabiliyor musun yoksa kendini projenin başka alanlarına da dahil olmuş buluyor musun?

Benim nezlimde kırılımları bir hayli farklı da olsa sıralanan üç mesleğin de çalışma teknikleri benzer. Ortak payda; parçaları bir araya getirebilme ve bütüncül düşünme yetisi. Her üçünde de ekip çalışması, karşılıklı güven ilişkisi mühim bir yer tutuyor. Parça birimlere adanan görevlerin takibi ve yönlendirilmesi elbette zaruri fakat bu çok ince bir çizgi, kimsenin alanına müdahil olmadan, saygısızlık etmeden sağlanmalı bu iletişim. Aksi takdirde bir oyuncu, sanat üreticisi yahut stylist (stilist başka bir meslek tanımı, stylist’in tam Türkçe karşılığı yok sanırım) gücenebilir ve tüm sistem çöker. Başka bir deyişle hayal kurup bu hayali doğru tarif edip, gerçekleştirmeyi mümkün kılabilme becerisi.
Yeri gelmişken belirtmek de isterim küratör değilim, Open House dijital sanat platformu tarafından Adas’ta düzenlenen, benim de işlerimin bulunduğu ‘In search of Digital’ sergisinde küratöryel sürece destek vermiştim.

 


Oldukça genç olduğumu ve henüz yalnızca emeklediğimi düşünerek kısıtlamalardan kaçınmak sağlıklı geliyor. Yolda oldukça her şey değişebilir.


 

Sanatın ilgilenmek istediğin farklı alanları da var mı?

Var evet. Üç yıl önceki ben ile şu anda karşılaştığım insan neredeyse taban tabana farklı, bir o kadar da benzer, bir başka üç yıl sonra yahut yarın kendimi nerede bulacağımı bilmiyorum. Oldukça genç olduğumu ve henüz yalnızca emeklediğimi düşünerek kısıtlamalardan kaçınmak sağlıklı geliyor. Yolda oldukça her şey değişebilir.

Cannes Short Film Festival en iyi müzik videosu ödüllü "It's Just"


Sanat üretiminde içinde bulunulan çevrenin etkisi olduğunu düşünüyor musun, çevrenden besleniyor musun?

Elbette. Birbirinden o denli farklı insan grupları, durum ve alan ile etkileşim içinde olma fırsatı yakalıyorum ki aralarındaki tezatları görmek, kendi uyumlanma/uyumlanamamamı gözlemlemek, durum farkındalığı muazzam düşündürüyor ve bazen de güldürüyor beni.

Markus Prime Ribs Society


Son zamanlarda sana ilham veren işlerden birkaçını bizimle paylaşır mısın?

Çok saygı duyduğum yönetmen/yapımcı arkadaşım Semih Gülen’in tavsiyesi üzerine izlediğim Mati Dion’un Miu Miu Women Tales için çektiği, 77. Venedik Film Festival’inde prömiyer yapan ‘IN MY ROOM’ filmi.
Yakın zamanda yeniden izlediğim Agnès Varda’nın ‘Uncle Yanco’ filmi. Kendimden uzaklaşmaya başladığımı hissettiğimde yeni dalga filmlerine başvuruyorum.
Venedik Film Festival’i demişken en iyi film ödülü alan Azra Deniz Okyay’ın ‘Hayaletler’ filmini henüz izlememiş olsam da fragmanı ve bu gurur verici başarı tüylerimi diken diken etti.
Galerist’te devam etmekte olan ‘Nuri Kuzucan ile’ sergisinde, bilhassa Suat Akdemir’in işi, Kuzucan’ın diptik işi ve seçkideki pek çok diğer iş.
Yine Venedik Film Festival’inde dünya prömiyerini yapan bir başka film, Jean Cocteau’nun oyunu ‘THE HUMAN VOICE’ tan uyarlanan Tilda Swinton’ın yer aldığı Almodovar filmini görmek için de can atıyorum!

Gelecek planlarında neler var?

Plan yapmamayı başarabilmek.
bottom of page