Kağıt üzerinde kalan birçok engelli dostu olarak kurgulanan tasarım, uygulama aşamasında çeşitli sebeplerle hayata geçirilemiyor, geçirilenlerin birçoğu ise kullanılamıyor. Yaz sonu açılan ABD Olimpiyat ve Paralimpik Müzesi, engelli dostu tasarımıyla “tüm sporcuların eşit olduğu bir müze” tasarladığını duyurdu. Peki bir yapı herkese nasıl eşit olabilir?
ABD Takımı sporcularına adanmış olan dinamik formlu bu müzenin tasarımı Diller Scofidio + Renfro’ya ait. Tasarım dünyasında oldukça popüler ve sevilen işlere imza atan stüdyo, Manhattan’ya yer alan High Line ve Los Angeles’taki Broad Müzesi tasarımlarıyla tanınıyor. Projenin başındaki isim ise şirkete 2015 yılında partner olarak katılan mimar Benjamin Gilmartin.
Bu yaz sonu ziyaretçilere kapılarını açan müzenin yapımı on yıl sürmüş. Müze fikri ilk olarak, dünyanın en başarılı olan takımlarından olan Amerikan milli takımını onurlandırmak ve hikayelerini anlatarak gelecek nesillere ve sporcu adaylarına ilham olmak amacıyla ortaya çıkmış. Müzenin bu ideali gerçekleştirmek için önem verdiği en önemli nokta ise “tüm sporcuların eşit olduğu” kurgusunu sadece fikren değil fiziksel olarak da yapıda göstermek ve insanlara bu deneyimi yaşatmak. İster Olimpiyat ister Paralimpik olsun, kendi ülkesi için mücadele eden, bayrağını dalgalandıran her sporcunun bu müzede eşit olarak anılması öncelikli tasarım kurgusunu oluşturmuş. Bu tasarım kurgusunun başında ise “erişilebilirlik” geliyor.
60.000 metrekarelik proje, son teknoloji etkinlik alanlarıyla çeşitli seviyelerde toplam 12 galeriden oluşuyor. Müze ziyaretçileri atriyuma adım attıktan sonra çok seviyeli dijital bir ekranla karşılanıyor. Kısa bir oryantasyonun ardından, galerilerden hafif eğimli rampalarla asansöre yönlendiriliyor ve en üst kata çıkarılıyor. Yapıda merdiven bulunmuyor. Tüm ziyaretçiler müzeyi asansörle en üst kata çıkarak ve ardından galerileri rampalar boyunca inerek keşfediyor. Rampa olayı müze mimarisinde erişilebilirlik için sıklıkla kullanılan bir öge olmasına karşın ilk kez bir deneyim en baştan en sonra kadar tüm kullanıcılar için mimari tarafından aynı şekilde yönlendiriliyor. Farklı fiziksel özelliklere sahip insanlar arasında oluşabilecek müze deneyimi farklılıklarının olmaması öncelikli hedef.
Sergi alanları Paralimpik ve Olimpiyat oyunları için eşit ayrılmış durumda ve hepsi karma bir şekilde bir arada sergileniyor. Gallagher Associates tarafından tasarlanan galerilerin mekânsal akışı, ziyaretçileri sporcuların ilham verici yolculuklarına götürürken aralarındaki farklılıkları da kaldırmayı amaçlıyor. Tüm dünyada olduğu gibi Amerikalı televizyon ağları Olimpiyatlara Paralimpik Oyunlarından çok daha fazla önem verirken, bu müze onlara, tekerlekli sandalyedeki bir basketbolcunun diğer basketbolcular kadar sıkı antrenman yaptığını ve aynı bayrak için aynı mücadeleyi verdiklerini gösteriyor. Sporları sergi alanında ayıran tek kategori yazlık ve kışlık sporlar.
Projenin bizlere öğrettiği ve birçok tasarımcının göremediği önemli bir nokta var. Bir tasarımı engelli dostu yapmanın yolu, engellileri düşünerek uygun tasarım elementlerini yerleştirmek değil. Aksine aradaki farkları hem fiziksel hem de fikren kaldırabilmek doğru tasarıma yönlendirir. Benjamin Gilmartin’in erişilebilirlik için tasarladığı rampalar kuşkusuz işe yarar ancak bu müzeyi asıl erişilebilir yapan sergi alanında kategorizasyon farkının kaldırılmasıdır. Engelli ya da değil, ilham veren herkesi bir arada sunmak bu tasarımı “herkes için eşit” bir müze yapmaktadır.