Birlikte üretmek üzere Doha’ya taşınmalarının ardından sanatsal pratiklerini duo olarak temelleyen Christto ve Andrew, Körfez’deki yaşam ve etrafında çeşitlenen büyüyü hiperrealistik bakışlarıyla çarpıcı serilere dönüştürüyor. Porto Riko’dan gelen Christto ve Güney Afrika’dan Andrew’un eğitimleri sırasında Barselona’da bir araya gelmesi, Doha’da açtıkları stüdyoya ek olarak Andrew’un merkezlerine Kopenhag’ı da eklemesi; bu ortaklığın sahip olduğu çokkültürlüğün tezat görsellerini kendilerine özgü bir aşırılıkla sunmalarına aracı oluyor. Fotoğraflarında farklı coğrafyalar ve zamansal boyutlardan topladıklarının yer alması, ikilinin yaptığı işin fotoğraf çekmek yerine kamera için kurgulanan bir performansın imgesel üretimi olarak tanımlanmasına yol açıyor. Kitch, karmaşa ve gerçeküstücülük ile evrensel bir anlatıma ulaşan Christto ve Andrew ile 212 Photography Istanbul’un tüm şehre yayılan etkinlik programı içinde bir sergiyle yer almaları vesilesiyle söyleştik.
Sanatsal ortaklığınızın başlangıcı olan fikir ya da proje nedir?
Birlikte Doha'ya taşınmaya karar verdiğimizde, o an karşı karşıya olduğumuz durumun yaratıcılıkla ilgili potansiyelini görmeye başladık. Oradaki günlük yaşam hakkında küçük detaylar ve geldiğimiz yerlerle kıyaslayabileceğimiz birçok ülkede yaşama deneyimimizden ilham aldık. İkili olarak üretme fikri oldukça spontane bir biçimde ortaya çıktı, ilk projemizin aldığı olumlu dönüşlerden sonra birlikte çalışmaya karar verdik.
Yaptığınız işi fotoğraf çekmekten ziyade kamera için kurgulanan bir performansın imgesel üretimi olarak tanımlıyorsunuz. Pratiğinizi belirleyen bu formül nasıl çıktı?
Bu üretim sürecinin fikirler arasında köprü kurmaya çalışmaktan kaynaklandığını düşünüyoruz. Fotoğraf genellikle gerçekliğin kesin bir temsili olarak kabul edilir, bizse medium’la oynamayı seviyoruz ve gerçekliğimizin manipülasyonuna izin eden teoriler etrafında dolanıyoruz. Fikirleri katmanlara ayırmaktan, estetik ve sembollerin kullanımıyla ilişkilendirmekten hoşlanıyoruz.
Köklerinizin dengeli bir harmanıyla tamamen evrensel imajlar ortaya çıkarıyorsunuz. Kültür ve coğrafya dışında kalan ilhamlarınız neler?
Bu konuların yanı sıra bize ilham veren şey çok fazla gözlem ve insanlığın şu anki haline nasıl gelindiğine dair aramızda yürüttüğümüz tartışma. Toplumsal bir işlevi nasıl sağlayabileceğiz konusunda kaygımız olduğunu hissediyoruz ve çalışmalarımızda farklılıklarla çelişkileri vurguluyoruz.
Doha ve Kopenhag merkezinden üretmek işlerinizi nasıl dönüştürüyor?
Daha önce ikimiz de Doha'daydık, bu da lojistik açıdan işimizi çok daha kolay hale getirdi. Ancak bu kadar farklı ülkelerde yerleşik olmak bize çalışmalarımızın yıllar içindeki değişiminden de gözlemlenebildiği gibi daha uluslararası bir yaklaşım ve küresel bir perspektifte çalışma yeteneği getirdi.
212 Photography İstanbul programına siz de bir tekil sergiyle dahil oluyorsunuz. Şehrin farklı lokasyonlarına dağılacak sergiler arasında sizin seriniz ne üzerine temelleniyor?
Sergimiz, 6-16 Ekim tarihleri arasında Yapı Kredi bomontiada’da 2014’ten bu yana farklı serilere ait otuzdan fazla eseri bir araya getiriyor.
Comments