Zeyrek Çinili Hamam’ın asıl işlevine dönmesini kutlayan “Kalıntıların Şifası” sergisi, hamamın restorasyon sürecinden ilham alarak hamamın mekânsal deneyimini izlemeye açıyor. Serginin küratörü Anlam de Coster ve Zeyrek Çinili Hamam Kurucu Direktörü Koza Güreli Yazgan ile hamamın ve “Kalıntıların Şifası”nın katmanlarını konuştuk.
Hamam restorasyon projesi olarak başlayıp çini parçaları, resimler, oymalar ve Bizans sarnıçlarıyla keşfettiğiniz katmanlar Zeyrek Çinili Hamam’ın işlev modelini nasıl dönüştürdü?
Koza Güreli Yazgan: Hamamı 2010 yılında The Marmara Grubu olarak satın aldığımızda bir harabeydi. 1530'larda Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa tarafından yaptırılan hamamın, Mimar Sinan'ın tasarladığı en eski hamamlardan biri olduğunu biliyorduk ama restorasyon sürecinde karşılaştığımız sürprizlerin bu kadar kapsamlı bir çalışmaya ve hamamın bugünkü haline getiren eşsiz projeye dönüşebileceği aklımızın ucundan bile geçmemişti. Kazılarda elde ettiğimiz buluntular, bütün bölgenin, hatta şehrin geçmiş ve geleceğini etkileyecek tarihi verileri ortaya çıkardı ve ortaya çıkan bu bilgiler ışığında misyonumuzun değişmemesi imkansızdı. Özetle yalnızca bir hamam operasyonu olarak başlayan restorasyon projesi, bu kültürel mirasın derinlerine inildikçe ortaya çıkanlarla 3000 metrekarenin üzerinde alana yayılan, Zeyrek Çinili Hamam Müzesi, tarihi Bizans sarnıçları ve bahçesiyle kocaman bir komplekse dönüştü ve bir kültür mirası olarak şehre ve aslında tüm dünyaya kazandırılmış oldu.
Candeğer Furtun, Legs, 1994 & Candeğer Furtun, Applause, 2010. Fotoğraf: Hadiye Cangökçe
500 yılın ardından hayata döndürülürken herkesin hamamın mimarisini deneyimlemesine vesile olmak adına hamamı bir sergiyle izlemeye açma fikri nasıl gelişti?
Koza Güreli Yazgan: Bence sanat, farklılıkları aşmamızı sağlarken güçlü bir aidiyet hissi yaratan ve insanları bir araya getiren önemli bir araç. Hamamlar da uzun yıllar boyu insanlar için sosyalleşmek ve bir araya gelmek için önde gelen mekanlardan olmuş. Şimdilerde çoğunlukla turistik mekanlar olarak değerlendiriliyor olsalar da kolektif hafızanın önemine inanan biri olarak Zeyrek Çinili Hamam’ın bu aidiyet duygusunu ve hamamın bir paylaşma yeri olduğu fikrinin her yaştan ve kültürden insanı yeniden bir araya getirebileceğini düşünüyorum.
Bu buluşma kültürünü ve paylaşma alanı hissini yeniden canlandırmak için açılışımızı ücretsiz bir güncel sanat sergisiyle yapmayı seçtik. Ek olarak, misafirlerimiz yıkanmaya geldiklerinde yalnızca mekânın belli kısımlarını keşfedilebileceklerken, hamam ısıtılmadan önce son kez Kalıntıların Şifası sergisi vesilesiyle bu önemli kültür mirasının her bir bölümü deneyimleyebilecekler. Bu şekilde herkesin ziyaretine açık ve sanat ekseninde bir araya getiren bir açılışla insanları ağırlamaya başlamış olmaktan dolayı mutlu ve gururluyum.
Hamamın restorasyonu konusunda takip ettiğiniz özgünlük ilkesinin hamamın tarihi görünümünü sunmak konusunda hangi çözümleri kullanmanıza vesile oldu?
Koza Güreli Yazgan: KA-BA Mimarlık önderliğinde yürütülen restorasyon sürecinde, tarih uzmanları, arkeologlar, mimarlardan oluşan alanında uzman birçok kişi ile birlikte çalıştık. Hem hamamın duvarlarını kaplayan alçı katmanlarını aştıkça edindiğimiz yeni veriler, hem de kazılarda ortaya çıkan bulguları dikkate alarak hamamı 16. yüzyıldaki haline en yakın şekilde hayata döndürmeyi hedefledik.
Örneğin; hamamı satın aldığımızda kubbelerde yer alan fil gözlerinin camları düzdü ve ışığın içeri girdiği delikler de yuvarlaktı. Ancak restorasyon sırasında kubbedeki alçı kaplamalarının altına ulaştığımızda, Sinan’ın orijinal mimari tasarımında camların aslında bir fanusa benzeyen fil gözü formunda olduğunu ve ışık deliklerinin de yıldız şeklinde olduğu fark ettik. Bizden önceki süreçlerde onarımı ve bakımı daha kolay olduğu için farklı şekiller tercih edilmiş, ancak özgün mimariye yakınsama gayemizin bir sonucu olarak oldukça meşakkatli olan fil gözleri ve yıldız formlarını korumayı seçtik.
Kazılarda ortaya çıkan çini parçaları ise hamamın bir zamanlar (ismine layık) muazzam çinilerle kaplı olduğunu bize gösterdi. Yapılan kapsamlı araştırmalar ve analizlerle bu parçalardan 37 çini deseni, dört farklı form ve hamamın içindeki yaklaşık yerleşim düzenleri tespit edildi. Müzenin bir katında, kazılar sırasında keşfedilen yaklaşık 3.000 parçalık mavi-beyaz İznik çini parçalarından oluşan bir seçkiyi görmek mümkün. Proje danışmanlarıyla yaptığımız görüşmeler sonucunda duvarları replika çinilerle kaplamak yerine eşsiz çini parçalarını bir bulmaca gibi birleştirerek dijital olarak yeniden yaratma kararı aldık. Orijinal yerleşimine sadık kalmaya gayret ederek yerleştirdiğimiz çini parçalarının bir kısmını ve hamamın özgün halini müzede dijital etkileşimli alanlarda izlemek mümkün oldu.
Restorasyon süreci, birçok yeni bilgiyi açığa çıkardığımız ve hamamı özgünlüğe mümkün olan en yakın yere taşıdığımız bir macera oldu diyebiliriz.
Restorasyon ve kazılar esnasında yaptığınız keşiflerle kendine varlık bulan Zeyrek Çinili Hamam Müzesi için belirlediğiniz yaklaşım nedir?
Koza Güreli Yazgan: Müze’nin hayata geçmesinde emeği olan arkeologlar, çini uzmanları ve tarihçilerden oluşan alanında uzman birçok kişi var. Ek olarak küratöryel açıdan bize destek olan bir Danışma Kurulumuz mevcut. Müze’nin tasarımı, Louvre Abu Dhabi’nin bir kısmı ve Kahire’deki Grand Egyptian Museum’un tasarımcıları olan Atelier Bruckner tarafından yapıldı.
Zeyrek Çinili Hamam Müzesi, hamamın restorasyon sürecinde keşfettiğimiz tarihi katmanları ve bulguları içeriyor. Müzede, yaklaşık 3.000 parçalık mavi-beyaz İznik çini parçalarından oluşan bir seçkiye ek olarak aynı zamanda bu kazılarda çıkarılıp bir kısmı müzede sergilenen, tarihe ışık tutan Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait arkeolojik buluntular da sergileniyor. Bu buluntular aslında hamamla birlikte bölgenin tarihini 1500 yıl öncesine taşımış oldu. Zeyrek Çinili Hamam sadece mimarisinde barındırdığı gizli hazineleriyle değil, 1985’te “İstanbul’un Tarihi Alanları” kapsamında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Zeyrek’te olmasıyla da öne çıkıyor. Aynı zamanda müze, hamamın banilerinden mimarına, mimarisinden dahiyane su sistemine ve Zeyrek bölgesinin Bizans dönemine uzanan tarihini aktarıyor. Müzede hamam ritüeli ile özdeşleşmiş havlular, taslar, değerli metaller ve sedeflerle süslenmiş nalınlar gibi tarihi hamam objelerinden bir seçki de sergileniyor.
Yıllarca üzerinde kocaman bir ekip olarak çalıştığımız müze, aslına en yakın ve olabildiğince yalın bir şekilde, Osmanlı’dan Bizans dönemine kadar hamam üzerinden, küçük ölçekte İstanbul’un katmanlarını keşfetmek için bir alan açıyor. Sergileme alanlarında kullandığımız interaktif öğeler ve dijital uygulamalar üzerinden ziyaretçileri geçmişten günümüze taşıyan ekranlar ve hamam kültürü hakkında bilgilendiren panolarla olabildiğince seyirciyi sürecin içine dahil eden bir yaklaşımla aslında eşsiz bir deneyim tasarladık diyebilirim.